Yoldan geçerken gördüğümüz şehirler, beldeler, köyler...
Geçtiğimiz ama uğramadığımız,
Belki su almak, yakıt almak için durduğumuz ama kalmadığımız yerler…
Bazen bir ilçe, bazen bir kasaba, bazense bir köyün yanından geçerken duyduğumuz merak ve bu merakı dumura uğratan otobüsün hızı ve durmayacak oluşu…
Geçerken gözlemlediğiniz yer genelde (otobüs yolculuğunda durmak, kalkmak, rota gibi durumların irademizin dışında oluşundan) kendini tam olarak bize sunamaz ve biraz yorumlama, biraz intiba, biraz tahminle arkamızda kalır. Kendi akışının içinde ışıklarıyla, yaşanmışlıklarıyla kaybolur, gider.
Şehirlerarası bir otobüsle yanından geçerken belediye reklamları, panoları, genelde şehrin dışında olduğundan sanayi dükkanları, birkaç ev, birkaç kurumsal bina ya da AVM, gece geçiyorsanız perdesi açık kalmış bir ev ve belli belirsiz içinde yaşama dair siluetler…
Ne yiyorlar ne konuşuyorlar hayatlarına dokunamasak da evlerinin içine bakışlarımızın uğradığı yaşamlar.
Yıpranmış apartmanlar, klima tertibatları açık balkon kapıları, tüten balık kokuları…
Yol kenarında bir dükkânın önüne oturmuş bir yaşlı, yaşlının yanında yatan yorgun bir köpek, bir çocuk…
Vakitsiz bisiklete binen ve ufukta şehrin arkasından kapanmak üzere olan gündüzün perdeleri…
Tersten bakarsak merakımızla bizi baş başa bırakan bu insanlar da bizim için aynı düşünceleri taşıyorlardır herhalde. Onlar da bu insanlar nedir, nicedir, nerden gelirler nereye giderler, ne yer ne içerler ne düşünürler diyordur muhtemelen.
Yol kenarında tarlasında çift süren köylü delikanlı, geçen otobüsün içindeki hayatına hiç girmeyecek olan bir yolcuyu kendi hayatıyla kıyaslıyor, ölçüyor, tartıyordur. Buradan hareketle kendi hayatını sorguluyor, memnun olduğu ya da memnun olmadığı bir sonuca varıyordur düşünceleri.
İçinden ya da yanından yolgeçen beldeler dünyaya daha kolay açılır, o yolların ucunda başka hayatların olduğu bilgisi orda yaşayan insanları bir bilince, bir umuda, bir meraka, ataletten uzak bir konuma davet eder.
İçinden ırmak geçen beldelerden ziyade yolgeçen şehirler evet birilerine kılavuz olur, birileri onlara kılavuz olur.
Gördüklerimiz, ilgimizi merakımızı cezbeden nesneler, insanlar, bizi önce hayrete sonra hayâl ipiyle düşünce taraçasına çıkarır çoğu zaman.
Gördüklerimizi kendimizle kıyaslarız, gördüğümüz insanları kendi hayatınızın gönyesinde ölçer, biçer kafamızda bir yere koyarız.
Çoğu hayatın tuğlası başka hayatlara baka baka örülmüştür.
Yoldan geçen bir yolcu sadece giyimi, kuşamı camın ardındaki portresiyle tabii ki bizi inşa edemez ama cuma çıkışı cami inşaatı için yardım talep eden imamın deyişiyle, "hiç olmazsa bir tuğlayla" yer alır belleklerde çizilen portrelerde.