Doğumda bir ağlamanın müjdelediği nefesle başlayıp, ekrandaki düz çizginin çizildiği ana kadar aralıksız çalışan organdır kalp. İnsan ömrünün sağlıklı devam edebilmesi için, kalbin her daim sağlam olması gerekir. Uyuduğumuzda bile çalışır, çünkü o uyursa biz uyanamayız. En ufak bir teklemede, bir ufak ritm bozukluğunda bütün sistemimizi tepetaklak eden sorunlar hayatımızı kökten etkiler. İhmal edilmiş bir göğüs ağrısı veya ani bir kriz sonrası belki de tüm hayatımız değişebilir. O yüzden kalp ihmale gelmez, gelmemelidir.
Dünyadaki hastalıklar ve ölümlere baktığımızda; özellikle ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça, kalp ve damar sistemi hastalıkları ve bu hastalıklara bağlı ölümlerde artma olduğu görülmektedir. Kalp hastalıklarının sayıca artışına neden olan faktörler artık sadece belli bir ülke veya bölgenin değil neredeyse tüm dünyanın sorunudur. Genetik gibi önlenemeyen faktörlerin yanısıra, yaşam tarzı, beslenme alışkanlıkları da engellenebilir risk faktörleri de vardır. Bir halk sağlığı uzmanı olarak her zaman belirttiğim gibi; risk faktörlerini düzenlemek ucuz, etkin ve insancıldır. Ama hastalık geliştikten sonraki süreç daha maliyetli, sancılı ve komplikasyonludur.
COVİD Pandemisi kalp damar hastalıklarının risklerini ekstra artıran bir dönem olmuştur. Evlerde hareketsiz yaşam, karantina ve kapalı kalma zorunlulukları, kilo artışları, ekonomik nedenlerle sağlıklı-yeterli-dengeli beslenme şartlarını sağlayamamak, tütün kullanımının artması, evlerde ve tüm kapalı alanlarda içilen sigaranın yol açtığı pasif duman maruziyeti vb nedenlerle bu en bilinen risk faktörlerinde istenmeyen ölçüde artış meydana gelmiştir.
Kalp ve damar sistemi hastalıklarının oluşumunu artıran faktörlere ve alabileceğimiz önlemlere kısaca değinecek olursak;
*Beslenme alışkanlıkları: Şeker, tuz ve doymuş yağın fazla tüketimi kalp ve damar sağlığını olumsuz etkiler. Kontrolsüz kan şekeri veya tansiyon yüksekliği kalp sağlığı için istenmeyen durumlardır. Beslenmemizi “yeterli ve dengeli” olacak şekilde düzenlememiz, bol su içmemiz ve vücut ağırlığımızı belli aralıklarda tutmamız ve tuz alımımızı kısıtlamamız gerekir. Çünkü; kilo fazlalığı (obezite) kalp hastalığı riskini artıran en önemli başlıklardan biridir. Sebze ve meyveden zengin bir diyeti uygulama şansını veren bir ülkede olmamızın avantajını yaşayabilmeliyiz. Doğru beslenme ve kişiye özel beslenme konusunda beslenme ve diyet uzmanlarından destek almamız en doğrusudur. Çünkü her kişinin vücudu, metabolizma hızı, yeme alışkanlıkları, koşulları vb farklıdır. Beslenme düzenlemesi tıpkı reçetede yazılan ilaçlar gibi “kişiye özel”dir ve birbirimize birebir tavsiye edebileceğimiz bir şey değildir.
*Yaşam tarzı: Günlük hayatta hareketsiz, spordan uzak, sedanter sakin yaşamak kalp damar sağlığının düşmanlarındandır. Düzenli ve yeterli saatte uyku koruyucudur. Tütün ve tütün ürünlerinin, alkol kullanmanın da kalbe ve damarlara direk çok ciddi olumsuz etkisi vardır. Tütün ve tütün ürünlerinin tamamından uzak kalmak, bunların tüketildiği yerlerde dumana pasif de olsa maruz kalmamak, sporu ve hareketli hayatı bir yaşam biçimi haline getirmek tercihimiz olmalıdır. Haftada bir kez yapılan halı saha maçı kast ettiğimiz ve tavsiye ettiğimiz şey değildir. Aksine hiç hareket etmeyip haftada bir saat çok tempolu bir futbol maçında efor sarfetmek tehlikeli bile olabilir. Salon sporu şart değildir. Hiç bir şey yapamıyorsak bile, haftada en az 3 kere, 30-45’er dakika, orta hızlı tempolu kalp ritmini artıran bir yürüyüş önerilmektedir. Havalar iyi ve hava kirliliği tehdidi yok ise bu yürüyüşün açık havada yapılması da ayrıca tavsiye edilir. Herkesin çalışma alanı, saatleri ve şartları farklıdır ve herkes kendi şartlarına en uygun egzersiz şeklini bulabilir. Burada önemli olan sürekli ve düzenli şekilde bu egzersizleri yapmaktır. Asansör yerine merdiveni kullanmak, arabayla gitmek yerine yürümek veya bisiklete binmek bilinçli yapılacak tercihlerdir.
*Hastalıkların kontrolü ve periyodik muayene: Hipertansiyon (tansiyon yüksekliği), diyabet (şeker hastalığı) gibi var olan kronik hastalıkların tedavisini ve kontrolünü düzenli yaptırmak gerekir. 40 yaş üzerindeki kişilerin yılda en az bir kez gereken tahlil ve tetkikleri yaptırmak üzere aile hekimlerine başvurmaları uygundur. Çünkü; ihmal edilen bir hipertansiyon atağının sonucu bizim için ölümcül bir kalp krizi veya felç (inme) olabilmektedir. Bu yüzden doktor kontrolümüzü ihmal etmemeli, şikayetimiz olmasa da yılda bir ziyaretimizi planlamalı, ilaçlarımızı düzenli kullanmalı, hastalığımıza uygun olan diyetimizi düzgün yapmalıyız. Ayrıca evlerimizde kan şekerimizi ve tansiyonumuzu kendi kendimize ölçerek takip edebilme olanağı sağlayan ve evde herkesin kolayca kullanabileceği basitlikte aletler bulundurmalıyız.
Sağlıklı beslenir, bol su içer, hareketli bir hayatı tercih eder, düzenli sağlık kontrollerimizi yaptırmak üzere sağlık kuruluşuna başvurur, alkol, tütün ve tüm tütün ürünlerinden uzak durur, beslenme ve egzersiz konularından eksiklik hissettiğimiz noktalarda konunun uzmanlarına danışmayı ve onların önerilerini dikkate almayı öğrenebilirsek; kalp ve damar hastalıklarından azami ölçüde korunmayı başarabiliriz.
Her yıl 12-18 Nisan arası “Kalp Sağlığı Haftası” olarak belirlenmiştir. Bu kapsamda gerçek bilim adamları ve konunun uzmanlarınca yazılan yazıları okumanız, düzenlenen bilimsel etkinliklere, toplantılara katılmanız ve bilgi birikiminizi, farkındalığınızı artırmanız dileğiyle.. Çünkü; olmazsa olmazımız kalbimizi ancak bilgi ve istekle koruyabiliriz…