Bir ülkeyi tanımak isterseniz o ülke insanlarının nasıl öldüğüne bakmak gerekir derler.
Hangi yaşta hangi cinsiyetteki insanlar hangi nedenlerle ölmektedir? Ölüm sebepleri “önlenebilir” mi yoksa “elden bir şey gelmez” gruba mı girmektedir? Bazı durumlar ve şartlar acaba bu ölümleri kolaylaştırıcı özellikleri nedeniyle incelenmeye değer midir? Altta yatan sorunları çözmek mümkünse ölümler de engellenebilir olabilir mi?
Bulaşıcı hastalıklarda ölümlerin peş peşe ve hatta salgın şeklinde olması alışılageldik görünebilir. Ancak intiharlar; özellikle genç insanların intiharları söz konusu olunca olaya daha bir derinlemesine bakmak gerekir. Çünkü bir gencin kendi eliyle ölümü seçmesi kolay bir durum değildir. Onu bu sona iten sebepler tespit edilmeli ve çözüme kavuşturulmalıdır.
Kovid-19 pandemisinin getirdiği ekonomik sorunlar, sosyal ilişkilerin zorunlu kısıtlamalar yüzünden azalması, bireysel yalnızlık duygusunun artması, aile içindeki ve kişiler arası ilişkilerin zayıflaması ve destek sistemlerinden yoksun kalma gibi sebepler intihar sayılarındaki artışın etkenleri olabilir.
Gençler için ise gelecek kaygısının belirginleşmesi, belirsizliklerle mücadele gücünün azalması, eğitimlerin sistem değişiklikleri nedeniyle zayıflaması, uzaktan yürütülen eğitimlerin getirdiği sorunlar, gelir kaybı yaşayan veya gelirini tamamen yitiren genç çalışan kesimin intihara yönelmesi intiharlardaki artışın açıklamalarında hatırı sayılır bir yer alabilir.
Ülke dışına çıkmaya çalışan ve “beyin göçü” adayı olan kısmen daha kalifiye gençlerin sayısındaki hızlı artış da isteyip de çeşitli nedenlerle gidemeyen kesimin umutsuzluğunu derinleştiriyor olabilir. Bu arada genç yaş grubunda revaçta olan “beyin göçü” konusu da mutlaka araştırılmalıdır.
Kovid-19 pandemisinde eğitim ve sosyal nedenlerle dijital araç kullanımının artması kişilerin iletişimini bozmakta ve neredeyse her yaş grubunda farklı karakterde ve düzeylerde bağımlılıklara neden olmaktadır. Gençlerin bu tür bağımlılık sorunları da intiharlar kadar önemli sonuçlara yol açacak görünmektedir.
Ayrıca okullarda zorbalıkların artışı da ciddi kaygı verici boyutlara ulaşmadan çözümlenmesi gereken konular arasında yerini almaktadır.
Boşanmalarda artışın yaşandığı pandemi döneminde gençler de aile ilişkilerdeki şiddete varan bozulmalardan nasibini alıyor görünmektedir. Yine yakın dönemde olmasa bile bu sorunlarla büyüyen gençlerin gerçekleştireceği evliliklerin de sağlıklı kurulması için özel çaba harcanması gerektiği ortadadır.
Son dönemlerde kayda giren intiharların sebepleri bilimsel ve sosyolojik araştırmalarla açıklanmalıdır.
Rakamlar ve artış nedenleri çözüm önerileriyle beraber sunulmalıdır.
Üniversitelerin bu konularda yapacakları araştırmalara olanak tanınmalıdır. Burada yalnızca medyadan duyurulan olgular değil vaka olarak tanı alan tüm başvurular ele alınmalıdır. Bilinen ve tahmin edilen nedenler dışında; tespit edilen tüm net sonuçlar şeffaf şekilde tartışmaya açılabilmelidir.
Söz konusu olgular orta öğretime bağlı okul öğrencilerinde veya üniversite dönemindeki gençlerde olduğunda nedenleri farklı olabilir ve kurumsal olarak da ciddi bir çalışma gerekmektedir.
Bu konuda en önemli noktalardan biri de medyanın rolüdür. Medya intiharları haberleştirirken çok dikkatli olmalıdır.
Haberin sunum şeklini rant kaygısıyla değil, olguların azaltılmasına yönelik önleyici bilimsel programların bir parçası olarak doğru şekilde kullanmalıdır.
Haberlerin veriliş biçimi, seçilen sözcükler, ifşa edilen fotoğraflar ve benzeri çok zararlı sonuçlara hatta intihar olgularını özendirici etkilere bile neden olabilir.
Bu yüzden “intihar haberleri” özelinde bilinçli medya hareketi son derece önemlidir. İntihar olgularını duymak, görmek, konuşmak ve gerekçesiz ve bilimsel olmayan şekilde tartışmak intiharları artırıcı etki gösterebilir. Azaltıcı bir etki için de medyanın sorumluluğu da büyüktür.
Şimdi önemli bir gündem maddesi olarak araştırılıp çözüm üretilecek konulardan biri olarak ajandamıza ödevimizi not edelim: “Bu gencecik insanlar neden ölmek istiyor, nasıl ölüyor, ne yaparsak önleriz?”