Afet öncesinde her konuda ne kadar hazırlıklı olunursa afet sonrasındaki yıkıcı etki azalır. Her aşamada çalışacak güçlü ekipler kurulup, senaryolar üzerinden tatbikatlarla pratikler yapılırsa kaçışlar hızlanır. Organizasyonel ve yönetimsel hazırlıkların yeterliliği son yaşadığımız örnekte olduğu gibi çok büyük çaplı afetlerden kaynaklanacak zararın büyüklüğünde de belirleyici olur.
Afet sırasında yapılacaklar, öncesindeki hazırlıklar ile doğru orantılıdır. Hızlı hareket kabiliyeti olan yetkin ve koordine ekipler ile kurtarmalar da başarılı olur. Süreç bunlarla bitmez. Afet sonrası da kısa-orta-uzun vadeli yapılacaklar; en baştaki hazırlık dönemindeki öngörüler, planlar, senaryolar üzerinden yürütülecek tahminler ile kurgulanır. Afet yönetimindeki başarı; daha afet oluşmadan önce, en sondaki basamağa kadar yaptığınız kurgunun başarısı ile ilintilidir.
Soğuk ve karlı Şubat ayının 6.gecesinde, sabah saat 04.17’de Kahramanmaraş dahil 11 ilimizde büyük yıkıma neden olan deprem, sadece bölge insanını değil tüm ülkemizi derinden etkileyen bir afete dönüştü. Öncesi ve sırası için çeşitli sebeplerle eksiklikler, aksaklıklar, istenmeyen şeyler yaşanmış olsa da afet sonrası için orta ve uzun vadede hala yapabileceğimiz çok şey olduğunu bilmemiz gerekiyor.
En kısa sürede canlarımızı sağ kurtarmaya çalışırken, enkaz altından yaralı çıkarabildiklerimizi de sağlıklı kılabilmek için canla başla çabaladık. Ancak ne yazık ki, tüm afetlerde olduğu gibi ne kadar uğraşsak da hayatının sonuna kadar bir kayıpla yaşamasına engel olamadığımız binlerce canımız oldu. Aileler dağıldı, parçalandı. Evleri, işyerleri yıkıldı. İnsanlar doğdukları ili terk etti. Enkazların altında yakınlarıyla beraber çocukluk anılarını bıraktılar. Tonlarca yıkıntının altında sıkışan bedenlerden sağ kurtarabildiklerimiz için çok sevindik. Ama organlarını ve uzuvlarını kaybedenler için daha büyük sorumluluklarımız oldu.
Her yıl “6-10 Mayıs Engelliler Haftası” için farkındalık çalışmaları yaparken 6 Şubat 2023’ün bize binlerce engelli insanımızı daha getireceğini bilemezdik elbette. Ama neler yapmamız gerektiğini biliyoruz. Yıllardır engelli insanlarımızın normal hayat sürebilmeleri için “Olmalı-Yapılmalı-Şart-Hak” dediğimiz şeyler artık azımsanacak ve küçümsenecek ayrıntılar olmaktan çıktı. Bu deprem ne yazık ki bize binlerce ortopedik engelli, tedavi süreci uzunca süreler devam edecek binlerce hasta, binlerce rehabilitasyon ihtiyacı olan vaka getirdi. Yalnızca depremi aktif yerinde yaşayanlar değil, ikincil bölgelerde ve hatta dünyanın her yerinde vatandaşlarımızın ruhsal sorunlarına ve hayatlarında yaratacağı engellere de zemin oldu.
Akşam yatağına yattığında sağlam, sabahında göçükte engelli uyanan bir insanın bu duruma psikolojik olarak da tam hazırlıklı olması pek de mümkün görünmemekte. Engellerden yaşanacak psikolojik sorunlarına destek olacak ve ücretsiz alacakları yardım ve destek hizmetlerinin tam olarak verilmesini sağlamalıyız. Orta ve uzun vadeli dönemlerde intihar girişimlerinin artmaması için kişileri takip etmeliyiz. Küçücük yaşlarına rağmen büyük acılar yaşayan çocuklarımızı sağlıklı bireyler olana kadar iyi gözlemeli; alkol, tütün ve madde bağımlılığı gibi zararlı alışkanlıklardan uzak tutmalıyız.
Ortopedik engelli hale gelip ortez, protez, tıbbi malzeme, tekerlekli sandalye vb ihtiyacı olan bireylerimiz için sıkı takip programları oluşturmalıyız. Hepsi devlet güvencesinde karşılanmalı, tüm hizmetleri bireyleri yormadan, üzmeden, yıpratmadan, bir kişiyi bile geride bırakmadan yürütmeliyiz.
Her şey bu kadar kötü iken dersler çıkarmalı, krizi fırsata çevirerek bir sonraki yaşanacak afetin “hazırlık” döneminde olduğumuz bilinciyle yerle bir olan şehirlerimiz yeniden kurulurken, bilinçli adımlar atmalı ve bugüne kadar yaptığımız hataları tekrarlamaktan kaçınmalıyız.
Yaşadığımız şehirlerin bugünkü halleri engelli bir vatandaşımızın kolayca, rahatça, güvenle yaşayabileceği olanaklardan çok uzak. Yıkılan şehirlerimizi yeniden kurarken daha planlama aşamasındayken her ayrıntıyı düşünerek “Engelli Dostu Şehirler” olarak kurgulamalıyız. Yaya yolları, bina girişlerinden itibaren tüm yapılar, çevre düzenlemesi yapılan alanlar gibi sağlam bir insanın kullandığı her alanı engelli bir bireyin de insan olmanın hakkıyla kullanabileceği hallere getirmeliyiz. Bu bakış açısına artık daha çok ihtiyacımız var. Çünkü artık ne yazık ki daha çok engelli insanımız var. Bu yıl engelliler haftası bu nedenle bir başka.
Bize bu afetten kalan en önemli miraslardan biri o güzel kalpleri yaralanmış, bedenleri eksilmiş, sağlıklarını yitirmiş, ailelerini, vatanlarını, sıcacık yuvalarını kaybetmiş canlarımız. Onların kaybettikleri aileler biz olmalı, kalan sekellerin bundan sonraki hayatlarına engel olmaması için üzerimize düşenlere iyi odaklanmalıyız. Onlara borçluyuz.
Afetten önce hazırlık ve afet sırasında kurtarmada yapamadıklarımız ve/veya eksik kaldıklarımız yüzünden uğranan kayıpların acısını azaltmak için afetten sonra bu borcu ödemek zorundayız. Sorumluyuz.