Prof. Dr. Elçin Balcı

Çocuk yaşta, erken ve zorla evlilikler

Prof. Dr. Elçin Balcı

Her ölüm erken ölümdür denir ya halk arasında, ancak evliliklerin doğru zamanda gerçekleşmesine bu kadar dikkat edilmez. Hatta geç evlenmek sorun edilir, evde kalmak toplumsal bir ayıp gibi algılanır. Erken ve hazırlıksız evliliklerin yarattığı sonuçlar “erken ölümler” kadar üzmez bizleri. Neden? Çünkü fark etmeyiz, görmeyiz, görmezden gelebiliriz kolayca, normalize edilmiştir ve konuşmaya bile değmez görürüz belki de…

Toplumda en rahat gerçekleşen ve adam akıllı bir kontrol sistemi olmadan sonuçlarına tüm toplumun katlanmak zorunda kaldığı bir özgürlük alanıdır “evlilik ve ürünleri”. Sadece evlenen kişiler ve yakın ailelerini bağladığı düşünüldüğü için de kimsenin dışarıdan müdahil olmak istemediği bir süreçtir. Sürücü ehliyeti almak için veya bir iş yapabilmek için kurslara giderek bilgilenmek, yetkinlik ve beceri kazanmak ve eğitimlerin sonundaki sınavdan “başarılı” olmak zorunludur. Ehliyetli olmak istenmeden elimizi kolumuzu sallaya sallaya yapabildiğimiz en kolay şey evlenmek ve anne-baba olmaktır. Devletin bağlayıcılığı olmayan kurallarına değil, aile büyüklerinin rızası ve belediyenin yetkilendirdiği memurun verdiği müsaade yeterlidir, imza atmanıza ve sonrasında evliliğin getirdiği her şeye…. Planlı veya plansız gebelikler, sanki kendileri doğup büyütüp yetiştiriyorlar gibi söz hakkı bulup da çocuk yapmanızı bekleyen akrabalar, tedirgin yaşanan hamilelik dönemleri, sürecin tamamen sizin kontrolünüz dışında geliştiği toplumsal dayatmalar, evde yaşanan her türlü ihmal-istismar-şiddet ve benzeri olaylar, hepsi de tek bir imzanın gücü ile birdenbire meşrulaşır.

Konuyla ilgili kadın ve çocuk yaştaki mağduriyetleri anlatmaya çalışıp “kamu yararı” gözetmeliyiz deseniz, “birey hakkı” kamudan üstün algılanır. Ve yaşanan her şey “kol kırılır yen içinde kalır” denilerek aslında koruyucu-önleyici-cezalandırıcı kanun maddeleri olduğu halde, “ailemizi ilgilendirir, siz karışamazsınız” diyerek kanuna bile kafa tutabilir.  Kamu kimleri korumak üzere kanun koyar peki? Güçsüzü, mazlumu, haksızlığa uğrayanı, adaletsizliğe mahkum kalanı ve kendini savunacak gücü yetersiz olanı veya hiç olmayanı…

Peki bütün bu tanımlamalar size “erken yaşta, iradesi dışında ve hatta zorla evlendirilen kız çocuklarını” anımsatmıyor mu?

Haydi sonunda canımızın yanacağını, gözlerimizin dolacağını, boğazımıza yumru oturacağını  bile bile bu konuda biraz daha konuşalım. Konuşalım ki, farkına varalım. Biz yaşamadık diye olan biteni görmezden gelmekten vazgeçelim. Mağduriyetleri farklı bir bakış açısıyla ama “tarafsız” değerlendirelim.

Şimdi soracağım soruların ve değerlendirmelerin parti, dil, kültür, din, etnik grup ayırmadan sorduğumu bilerek değerlendirmenizi rica ediyorum. Aksi takdirde her cevap bir başka cevabı ötekileştirir ve bizi birbirimizden ayırır. Benim amacım ise tam tersi. Tamamen bilimsel, evrensel ve insani değerlerle durum tespiti yapmak ve ortak kanaatlerde birleşmek.

Hazırsak başlayalım…

Bir kız çocuğu düşünün; nüfus cüzdanı bile yok belki. Kaç çocuğunuz var sorusuna verilen Üç evladım var iki tane de kız çocuğu denen cümlelerde kendilerini sayı ile ifade eden “iki” rakamı kadar bile değeri olmayan bir kız çocuğu… Doğduğu andan itibaren annenin yardımcısı, küçük olsa bile evin annesi-ablası, tarlanın-bahçenin ırgatı, başlık parası için canlı yatırım ve töre cinayetlerinin başrol oyuncusu… Zamanı gelince de evlenme zamanının kendisi için uygun olduğuna aile büyüklerinin hatta akrabaların karar vereceği bir kurban… Belki birine üçüncü eş olarak kuma olarak resmi nikahsız gitmek, belki dul kalmış kendinden yaşça çok büyük bir erkeğe eş olurken aynı evde önceki eşten emanet kalan kendiyle yaşıt çocuklara annelik etmesi beklenen bir çocuk anne”… Belki de daha küçük bir kız çocuğu iken kendine beşikte (aile büyüklerinin birbirlerine verdikleri sözlerle) çizilen kaderle eş olarak seçilen bir başka küçük erkek çocuğuna oyun arkadaşı olacağı yaşta evcilik oyununun gerçek muhatabı…

Neler kaybedecek peki erkenden evlendirildiğinde?

* Okuyorsa okuldan ayrılacak ve eğitim hayatı çok büyük bir olasılıkla o noktadan ileriye gidemeyecek…

* Eğitim hakkı elinden alınmış bir birey olarak cehalete mahkum kalacak. Doğuracağı çocukların yetişmesindeki en büyük role sahip iken elindeki “eğitimli olma” gücünü hikayenin en başından kaybetmiş olacak. Cehaletin getirdiği tüm olumsuz sonuçları hayatı boyunca yaşayacak ve kötü sonuçlarını değiştirmeye gücü olmayacak.

* Yardım istemesi gereken bir durum yaşasa (şiddet, taciz, tecavüz vb) nereye nasıl başvuracağını bilemeyecek. Ömür boyu hiç tanımadan evlendiği bir adamın iki dudağı arasındaki bir kadere razı olacak. Gebe kalsa bilemeyecek, kalamasa nedeni hakkında fikri olmayacak. Aile planlaması kavramını duymayacak, duysa bile uygulayamayacak.

* Genç yaşta olgunlaşmamış bedeninin yaşamak zorunda bırakıldığı cinsel yaşam ve ilgili hastalıklarla yıpranacak, tedavi edilmediği için de komplikasyonlarına bir ömür maruz kalacak. Cinsel yolla bulaşan hastalıklara açık olacak, kaliteli yaşama şansına belki hiç sahip olamayacak.

* Normal yaşta gebe kalanlardan daha zorlu gebelikler yaşayacak, sonunda belki bebeğini, hatta kendi canını kaybedecek.

* Çocukluğunu hiç yaşama şansı olmayacak, hayallerini hatırlamaya fırsat bile bulamayacak..

* Bu çocuklar ev içinde daha fazla ihmal, istismar ve şiddete maruz kalacak.

* Doğduğunda olması gereken sevinç kahkahalarının yerini alan sessizlik çığlığını bir ömür atacak ama kimseler duymayacak.

* Eğitimsiz oldukları için kendilerine ait meslekleri, gelirleri ve ekonomik özgürlükleri olmayacak ve mutsuz olup yaşamak istemedikleri hayatı mecburiyetlerden dolayı sürdürmek zorunda kalacak. Sağlıklı olup olmadığı tartışılabilecek bu ortamda bir de sağlıklı çocuklar yetiştirmesi beklenecek.

* Belki de her şeyden tükenip ölmek isteyecek ve  genç kadın intiharları olarak gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinde yerlerini alarak dikkat bile çekmeyecek...

Bunları nasıl söyleyebiliyorum? Bugüne kadar yapılmış ve yayımlanmış bilimsel araştırma sonuçlarından ve raporlardan. Yani sadece kişisel gözleme dayalı değil. Sonuçlar net ve tartışmaya ve yoruma açık değil.

Kanun karşısında onu evlendirenler suçlu, onunla zorla evlenenler suçlu ve bu suçlular cezasız kalırken, hikâyedeki tek masum kişi o olmasına rağmen bu organize kötülük ve hatanın cezasını çeken kız çocukları için neler yapabiliriz peki?

Öncelikle varlıklarının ve içinde oldukları durumların farkına varalım. Ama 11 Ekim’de sosyal medya destekli kutladığımız “Dünya Kız Çocukları Günü” gibi tek bir gün değil, her an her dakika bu işe kafa yoralım…

Onları korumak adına konmuş kanunları uygulayalım.

Sağlık takiplerini ve eğitimlerini ücretsiz olarak sosyal güvence altına alalım.

Rızası var görünse bile asla ne şartta olursa olsun 18 yaş altındaki çocukları (kız-erkek farketmez) evlendirmeyelim.

“Tecavüzcüyü kurtarmak için” tecavüzcüsüyle evlendirilen kız çocuğunun yerine kendimizi bir koyalım bakalım. Mahkeme kararıyla kağıt üstünde yaşlarını büyüttüğümüzde gerçekte bedenen ve ruhen büyümediklerinin ve onların hala çocuk olduklarının farkında varalım. Üstelik ona tecavüz eden insana devlet eliyle teslim edildiği gerçeğinin korkunçluğu ile yüzleşelim.

Çocuklarımıza “lise bitimine kadar 12 yıl zorunlu eğitimi kesintisiz olmak koşulu ile” şart koşalım ve bunu sağlamak için her türlü yaptırım ve denetimi sağlayalım. Eğitimi 4+4+4 diye böldüğümüzde ilk 4’ten sonra kız çocuklarının okuldan alınmalarına vesile olduğumuzu ve erkenden evlenmelerinden sorumlu olduğumuz gerçeğini fark edelim.

Kesintisiz lise bitimine kadar olan eğitim; çocuklarımızın en kötü ihtimalle 18 yaşına kadar gelmeleri demektir. Ve bilimsel raporların gösterdiğine göre de eğitim aldıkları her yıl bebek ve anne ölümlerinin azaltılmasında çok etkindir. Çünkü; genç ve eğitimsiz annelerin bebekleri daha çok hastalanır, daha çok ölür ve bu annelerin kendilerinin de ölüm riskleri daha yüksektir.

Konmuş ulusal ve uluslararası kanunlara uyalım. Uyulmasını sağlayalım. Her çocuk benim çocuğumdur diyerek hiçbir çocuğu birbirinden ayırmadan her yönden sahiplenip koruyalım.

Kız erkek fark etmez çocuklarımızı bırakalım da çocuk kalsınlar, çocukluklarını yaşasınlar..

Asla unutmayalım ki; 18 yaşından küçük bireyler çocuktur ve bu çocuklar kendi rızaları olduğunu ifade etseler bile evlendirilemezler. Bu bir “suç”tur.

Yorumlar 3
Furkan Uçar 16 Ekim 2021 09:44

Hocam çok teşekkürler. Toplumun kanayan yarasına merhem olur umarım.

Ümran peker 15 Ekim 2021 17:42

Hocam süper yazı olmuş keşke herkes okuyabilse…

Adem ÇETE 15 Ekim 2021 12:28

Değerli Hocam Çok Teşekkür Ederiz.

Yazarın Diğer Yazıları