Teknoloji ve mutluluk
İrfan Haras
Kıymetli okuyucular, bu hafta ilk yazımla ben de aranıza katıldım.
Elimden geldikçe, kalemim yettikçe yazmaya çalışacağım, umarım faydalı olur, sıkılmadan okursunuz. Sizin gibi değerli okuyucularla birlikte olmanın gururunu yaşıyorum.
Dikkat ettiyseniz son zamanlarda şu sözleri daha çok duyar olduk: “Teknoloji geliştikçe insanların mutsuzluğu arttı.” “İmkanlar arttıkça tatminsizlik daha çok oldu.”
Çocukluk yıllarımıza dönüp baktığımızda o zamanki huzur ve mutluluğu şuan yaşamadığımız doğru. Daha az kaygı, daha mutlu bir yaşam, daha içten ve samimi ilişkilerin olduğu o günlerle ilgili söylenenlere hak vermemek elde değil.
Ancak bugün, o günlere özlem duymamıza neden olan sorun, teknolojinin gelişimi ve imkanların artması mı yoksa bizim hayata bakış açımız ve onlara yüklediğimiz anlam mı?
Teknoloji maddi kültürümüzü zenginleştirirken onu manevi dünyamızın tahtına oturtur, toplumsal ilişkiden uzaklaşır, bireysel yaşamı tercih eder, hayatın gerçeklerini sosyal medyanın hızlı akan kısa ama cazibeli durumlarıyla karıştırır, sınırsız ihtiyaçların sınırlı imkanları karşısında mutsuzluğu tercih etmiş oluruz.
İhtiyaçlar, var olan imkan ve gerçeklere göre belirlenir. Ama ihtiyaçlara odaklanmadan bardağıın dolu yönü görülürse içinde yaşadığımız hayatın lezzetini almış oluruz.
Eğitimde kullanılan bir söz var: “yaparak yaşayarak öğrenme”.
Bu söz, günümüzde şöyle bir gerçeği ortaya çıkardı “Yapalım, yaşayalım”. Ama yapıp yaşarken gerçek hayatın dışında kaldık.
O zaman mutsuzluğumuzun sebebi ne teknoloji ne de içinde yaşadığımız zamanın koşullarıdır. Bu, onları yaşamın merkezine koyan biz kullanıcıların sebep olduğu bir mutsuzluk…
Peki, çözümü ne? Çözümü eskiden olduğu gibi yüz yüze ver gerçek ilişkiler kurmak.
Çocuklarımızın ve öğrencilerimizin salgın döneminde yaşadığı uzaktan eğitim ve yüz yüze eğitim farkını hepimiz gördük. Hayatın içinde olup yüz yüze, beden dilini de hissederek kuracağımız iletişim sosyal yönümüzün güçlenmesini sağlayacaktır. Bu gerçek ilişkiler bizi daha mutlu edecektir.
Çocuklarımızı misafirliğe götürelim, gelen misafirlerle bir arada olmalarını sağlayalım, yemeklerde birlikte aynı sofrayı paylaşmayı sağlayalım, muhabbet saatleri belirleyip bütün teknolojiden bir süre uzaklaşıp, içten ve samimi muhabbetler edelim.
Özellikle çocuklarla yaşlıların bir arada olmalarını sağlayıp tecrübelerinden istifade etmelerini sağlayalım.
Bunlar, bir nebze olsun teknolojik yaraları saracaktır.
Doğanın güzellikleriyle, insanların yüz yüze sohbetleriyle, sanaldan uzak gerçek yaşamla baş başa kalmanız dileğiyle, HOŞÇAKALIN…