Memleketim Ardahan’ın da içinde olduğu 80 kentin hizmet adına umut beklediği başkent Ankarada’yım. İ. Gökçek döneminde İstanbul girişine Tibet yapı kültürünün kapısının kurulduğu başkente girerken hemen dikkati mi çeken ülkenin ortasında bulunan ve bu ülkenin huzurundan sorumlu olanların bolca makamlarının olduğu Ankara’da olağanüstü güvenlik önlemleriydi.
İsrail’i kana bulayan Hamas liderlerinin güvenliklerinin alamayacaklarını da söyleyen Ankara’da ki yetkililer sorumlu oldukları ülkeyi unutup öncelikle kendilerinin oturdukları makamların bulunduğu binaların etraflarında yetmediği üstlerinde aldıkları olağanüstü güvenliğin dikkati mi çektiği başkent Ankara’da geldiğim hedefime doğru yol alırken telefonlada ziyaretine geldiklerimi arıyor, randevulaşmaya çalışıyordum. Ancak gördüğüm olağanüstü güvenliğin telefon operatörleri üzerinden de alındığını her yanında geçtiğim resmi binaların etrafında çekmeyen ve sinyal kesicilerle donatıldığını da anlıyordum. Gelmeye devam eden yabancı göçerlerle nüfusunun 30 milyona vardığı söylenen İstanbul’da görmediğim olağanüstü önlemelerin alındığı başkent Ankara kadar korkmasamda tedirgin bir şekilde hedefime, canlı yayın yapacağım meclis ve Çankaya arasında bulunan Bülten Tv’ye stüdyosuna ulaşıyordum.
Sabah uyanıp üst ziyaretlerim yaptıktan sonra bu milletin vekillerinde bulunduğu meclise doğru yol alıyordum. Konumun beni yönlendirip getirdiği meclise yaklaştıkça başta geçtiğimiz günlerde önünde yaşanan patlamayla gündeme gelen İçişleri bakanlığı olmak üzere jandarma, emniyet genel müdürlüğü, bakanlık binaları, altlı, üstlü ve çatılı olarak güvenlik güçlerince sarılmış bariyerler konulmuş gelip geçenlerin şüpheli gözlerle donatılmış olduğunu da görüyor bu ülkenin huzurundan sorumlu bi kentin, başkentin bu kadar korkarken gelenin geçtiği dolandıranın rahatça çıktığı sınır kapılarının bulunduğu başta Ardahan’ın olmak üzere diğer 80 kentin hali nice diye düşünüyordum.
Evet son grup toplantısında İsrail üzerinden Amerika’ya, Avrupa ülkelerine yani kısacası dünyaya yeniden çıkışan Erdoğan’ın yönettiği ülkenin meclisinin kapısına geldiğimde ise ucuz ekmek, et, kömür yardım kuyruğu değil seçtiği vekilini ziyaret etmek isteyenlerin uzun kuyruğuna rastlıyordum.
Bir kilometreyi bulan kuyruğa girip sıramı beklerken sıradıkilerin gözler yetmez gibi etrafta bulunan araçlarda uzun sıranın üzerinde tutulan kameralar mobesa gibi kafa oynatıyor foto kapanlar gibi resimlerimizi çekiyordu.
Kısacası korkan bir kentin içinde gezerken arabanın bagajından aldığım protokol ayakkabılarımı giyip spor ayakkabıları mı çıkarıp arabama binip hareket ederken arabanın üzerinde ki ayakkabı mı unuttuğu mu ve yolda düşürdüğü mü tekinin birden düşmesiyle anlıyordum.