Bu ülkede yıllardır siyaset yapan, hatta aralarında birçok Kürt iş insanının faili meçhul şekilde öldürüldüğü tartışmalı bir dönem de içişleri bakanlığı yapan Meral Akşener'in İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni hayatında ilk kez ama ilk kez ziyaret ettiğini bizzat ağzından dinlediğim şu günlerde ulusal kanalların her akşam izlediğimiz haberlerinden biri ve değişmezi aynen şöyle;
"MSB’dan yapılan açıklamada, MİT iş birliği ile yürütülen Kırmızı, Sarı, Mavi, Yeşil koduyla aranan falan terörist nokta operasyonla SİHA'lar tarafından imha edildi. Falan terörist yapılan ikna çalışmaları ile teslim oldu. Yurt içinde çok az terörist kaldı, sınır ötesindekilere de rahat yok. Bitme noktasına gelen terörü bitirmeye kararlıyız."
Ve aynı kanallar bu haberin hemen ardından Metina-Zap bölgesinde yürütülen “Pençe-Kilit Harekât Bölgesi'nde sert iniş yapmak zorunda kalan helikopterin kaza kırıma uğradığı kaydedildi. Ve bu bölgede devam eden çatışmalarda şehit olan askerler falan kentte toprağa verildi.” diye devam eder.
Bu haberleri dinlerken 10 yıl önce ele aldığım ve gazetelerin birinden (Afyon Time' de yazılarımın yayınlandığı Afyon'da yaşanan ve o dönem ele aldığım bir yazımı hatırlayıp, arşivime bakıp, buldum ve yeniden okuyup, noktasına, virgülüne dokunmasan da güncelleyip, yayınlasam daha iyi olur diye düşündüm.
Çünkü 10 yıl önce olduğu gibi 40 yıldır süren ama 'bitti, bitecek, az kaldı' denmesine rağmen bugün de değişen bir şey olmadığını ve bunun nedeninin ne olduğunu anlatmaya çalışan on yıl önceki yazıma konu olan komutanın adı, sanı şimdi anılmasa da çatışmalar, çatışma haberleri, şehit haberlerinin gelmeye devam ettiğini görüyor, okuyor, anlıyoruz.
Ve hemşerimin valisi olduğu Van'da iki yurttaşın helikopterden atılmasını kamuoyuna duyuran gazetecilerin gözaltına alınmasını haberleştiren gazeteciler Çelik ve Yayla hakkında dava açıldığınıda..
Neyse 10 yıl önce yaşanan ve benim o atmosfer için ele aldığım "Satranç biliyor musun paşa?..." başlıklı yazımı siz de benim gibi bir kez daha okursanız eğer bu ülkede asıl sorunun bu ülkeyi yönlendiren, idare eden makamlarda bulunan kamu yöneticilerinin bir tülü bitmeyen olaylara nasıl baştan, savma baktıklarını ve bu bakış yüzünden hala yaşanan olayların sonuca varmadığını anlarsınız..
Evet, 'Satranç biliyor musun paşa?' başlıklı yazı ve o yazının anlattıkları şöyle;
'Satranç biliyor musun paşa?..
"Şahsen benim matbaamda bir olay olsa ve ben o matbaadan çok uzakta da olsam bir an önce bizzat kendim gidip, olayın ne olduğunu gözlerimle görüp, bilgi almasam çatlarım.
Ancak başta dönemin 28. Genelkurmay başkanı Özel ve ülke idarecileri olmak üzere bazılarının bu tür kaygılarının olmadığını, geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz rahmetli babamın 12 Eylül cuntası tarafından sürgün edildiği Afyon'daki cephanede meydana gelen o patlamada bir kez daha görmüştük.
Gerçi biz gazetecilerin attığı manşetlere de patlayan ve ancak 48 saat sonra olay yerine giden generale akıl verecek değiliz ya ama ben olsaydım bisikletle 8 saat, arabayla 3 saat, helikopterle 45 dakika, uçakla 20 dakikaya gidilecek olan Afyon'a o gece giderdim."