Yazıma başlamadan önce dün attığım twitime bir bakalım..
'Görüşmeleri onaylayan biri olarak İsrail, Arabistan yetmez. Asıl bu fotoğraf doları düşürür, iç barışı olduğu gibi sınır ötesi ve sinirleri de rahatlatır... Ve BARIŞ SÜRECİNDE ki fotoğraf, görüntü, Dolmabahçe masası manzaraları unutulmamalı derim... Tabi en önemlisi de Biden ve AB..'
Şimdi günün yazısını yazalım..
“Ne istediler vermedik” denilenlerin darbe girişimine kalkışma iddiası sonrası kendisi için “Allah affetsin” diyen ama bankaya para yatıranlar dahil, kurunun yanında yanan yaşların göz yaşına bakılmadığı ülkede, AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın bir gazetecinin konsolosa çağrılıp, dilim dilim kesildikten sonra asitli su ile öldürülüp, yok edilmesi ardından, ağır bir şekilde suçladığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı bakanları sıraya dizerek karşılamasına tepki koyanların tam tersi, ben yeniden başlayan bu ilişkileri olumlu karşıladım.
Çünkü ülke idarecileri gibi bizimde kızdığımızda bazen patladığı ve her ne kadar sevgi dolu sözcükler, kelimeler bürokratik ya da diplomatik değil de, argo kelimelere dönüştürdüğümüz çıkışlar yapabilen “Hata insana mahsusdur” denen birer fert ve insanız.
Yani, “sevdiğim” dediğimiz ama o sevilenlerin ya gidişi ya da beklenmedik tutum, davranışları sonucu kırdığımız onca sevdiğimiz kalpler gibi elimize düşen bardağın tuz, buz oluşuna üzülüp, kaybetme korkusuyla tüm imkanlarımızı seferber edip onu bir araya getirme çabası ve telaşına neden olan hatalar yapmaya her an uygun ve uyumlu olan insanoğlunun yaptığı hata kadar bu hatasını giderme çabası da bir insanın en doğal durumudur.
Ki; Bizlerde beklenmedik bir cevap, kara haber, fevri çıkış, beklenmedik anlamsız ayrılma yüzünden zaman zaman aynı duruma düşmedik mi diye baktığımızda, yaptıklarımız, ettiklerimizin nice deveyi ürküttüğünü görüp utandığımız anlar da olmuyor değil.
Evet konumuza dönecek olursak aynı Erdoğan'ın İstanbul Zeytinburnu sahilinde bulunan ve kentin siluetini bozduğu iddia edilen yüksek binaların sahibine önce kızdığını sonra çağırıp, arkadaşım diyerek elini sıkıp, birlikte kurdele kestiğini sanırım unutmuş balık hafızalı bir toplum olarak, aynı Erdoğan'ın bu tür çıkışlarının bedeli ülkeye ağır bedel ödetse de toparlaması ve toparlama çabası içine girip, hatasını anlaması doğal bir durumdur, demediğini bırakmadığı Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ı bakanlara bir kürdan bile verilemeyen, yediklerini serçe parmaklarıyla dişler arasından çıkarmaya çalıştıkları sarayda karşılaması.
Ve ülke çıkarları için gerekliyse ki öyle olduğunu, ekonomisi dibe vurmuş olan bu ülkenin insanları olan bizlerin az çok anlaması gerekir “Eyyy, Amerika, Fransa, Almanya, Kılıçdaroğlu” gibi çıkışlarla dün demediğini bırakmayıp, bugün hiçbir şey yaşanmamışçasına yeniden seçilmek, belimizi büken yeşil dolarları kasaya koymak için herkesle yeniden temasa geçip ve “ne derlerse desinler” diyerek her şeye rağmen uzatılan eli tutup, insani ve ülkeler arası ilişkilere devam gerekir, “Yetmez ama Evet” dediğiniz günlerde ki gibi...
Ve yine bana göre acil birde genel affa ihtiyaç duyulan bu ülkede yaşananları kan davasına çevirmeden bu tür ilişkileri muhalefet olsun diye eleştirmekte çok puan ve oy getirmediğini de unutmamak gerekir, “Biz değil Katar bize diz çöktü” deyip, bir anda koltuğunda olanlar gibi...
Yani dün İsrail'e, Amerika'ya, Emmanuel Macron'a yapılan çıkışların yanında Barış süreci denen süreçte kurulan masanın yıkılması ardından “Megri, megri” türküsünü birlikte söyleyenler bir anda terörist ilan edilsede, yarın hem de yaklaşan 2023 seçimleri öncesi yeniden masaya oturulabileceğini unutmamak ve olmaz dememek gerekir...
Ve bu yönetim anlayışı ile bu ülkede mevcut geleneklerin dışına çıkıldığını, “bir kez delmekle bir şey olmayacağını, siz yapın hukuk arkasından gelir” gibi çıkıla bilineceğini de kabul etmek, geride kalan 20 hatta 40 yıla baktığımızda, hatırlanıp, görülür derim…
Kısacası; Gerekiyorsa gerekli adımın atılması ülke ve sadece bu ülke de değil, sınırları yasaklanmak istenen sanal ortam dolayısıyla tamamen ortada kalan dünyada yaşamak tek ya da “Ben olmasam beka olmaz” demekle yaşanmadığını, yaşanamayacağını ve Suriye'de burnumuzun dibine kadar gelip, Amerika ve Rusya kadar ortalıkta görünmeyen Çin'de kanat çırpan kelebekle Okyanus ötesinde dolar tsunamisinin bizi topluca boğduğunu unutmamak gerekir.
Bu nedenle dün Ermeni dölü denen Ermenistan ile “yeni ve güzel ilişkiler başlatacağız” deyip, onu bu aralar unutan aynı Erdoğan'ın ve hepimizin hem Ermenistan'la, hem de Suriye ile de bir an önce temasa geçip Esed'in Esad olduğunu, Ermeni gibi bizimde bir damla su ile geldiğimiz bu dünyada yaşadığımızı hatırlamak gerekir...
Ve en önemlisi olmazsa olmaz denen komşularla, kardeşlerle barışı unutmamak ve bu güzel adımları eleştirmektense tüm toplum olarak Adalet, hak, hukuk, huzurlu bir yaşam isteyen bu ülke ve fertleri için ne getirip, konsoloslukta öldürülen gazeteci gibi ne götürdüğüne bakmak gerektiğini yaşananları “Kan davası” yapmadan, kin ve nefretten uzak, hatalarımızı da kabul edip, özür dilemenin daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.