Mendil denen bir şey vardı. Orta yaştakilerin bile gençliklerinde kullanmasalar da şahit oldukları mendil olgusu cari gündelik hayatın içinde vazife gören bir nesneydi.
Mendil sıcaktan ışıldayan alınların, terden ıslanan boyunların imdadına yetişen, kışın da nezleden akan burunların zevahirini defeden kullanışlı bir eşya idi.
Bunun yanında bir de çok eskiden kızların yavuklularına yahut sevdiklerine takdim etmek üzere kenarlarını işleyip marifetlerini gösterdikleri, her civan delikanlıda birkaç tane olan, her urbanın rengine göre kombinasyonları olan eşyalardı biz görmesek de…
Merhum dedemin kışın burnunu sildiği mendil ayrı, abdest aldıktan sonra elini yüzünü kuruladığı mendil ayrı idi.
Elini, kolunu, yüzünü sildiği mendil ya daha geniş bir mendil olurdu yahut baya baya peşkire benzeyen dokumadan adeta bir küçük peşkircik olurdu. Mendiller adeta kültürel bir numuneydi.
"Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur" diye herkesin bildiği, yabancı devletlerin bandolarının bile repertuarında olan şarkının hikaye edilişinde bir İstanbul kızı vardı. Şemsiyesi elinde açık vaziyette ve omzuna dayanmış bir şekilde ve yer yer şemsiyeyi bir çember gibi çevirdiği bir de yalandan elinden düşürdüğü işlemeli mendili ardı sıra yürüyen fesli, kaytan bıyıklı, düğmeli, cepkenli, katip diye hitap edilen civan delikanlı da yere mahsustan düşürülen mendili alır, içini koklar, cebine atardı.
Bugün geriye baktığımızda nostaljik bir aksesuar ama o günlerin insanı için hem işlevsel hem sembolik bir anlam ifade ediyordu.
Bugün en fazla klasik takım elbise kombinlerinin göğüs cebine bir gül yaprağı gibi iliştirilen tamamlayıcı bir aksesuar oldu mendiller; tıpkı kravat iğnesi, broş, kolye, kol düğmesi gibi.
İcadı daha öncelerden olmak üzere ülkemizde 90'lı yıllarda arz-ı endam etmiş olan ıslak mendil, adı üstünde artık nişanlısını askere uğurlayan kızların gözyaşları ile ıslanmış mendil değil.
Nişanlısını askere uğurlarken ağlayan genç kızlar yok. Zira artık onun yerine hazır gözyaşı ile olmasa da fabrikasyon usullerle, kolonya gibi sıvılarla ıslatılmış, ıslak mendiller var.
Yemek programlarında yemeği oluşturan karışımlar yazıldıktan, yemek fırına sürüldükten sonra beklenecek ve seyirciye pişmiş hali gösterilecek sanılırken "zaten burada daha önceden yapmış olduğumuz yemek var" deyip daha önce pişirilmiş olanı ekrana gösterdikleri gibi "zaten burada ıslatılmış olanı var" deyip önümüze getiriliveriyor ıslak mendiller.
İlk yıllarda sadece lüks lokantalarda olup da elimizi, ağzımızı silmeyip çantamızda taşıdığımız ıslak mendiller çok geçmeden yaygınlaştı.
Klişe espri ile söyleyecek olursak insanımız tuvalet kağıdı mesabesine inen alelade bir eşya olan ıslak mendilleri önce ağzını, sonra ayakkabılarını silip atıyor çöpe.
Nerde katibin yerden alıp kokladığı, nerde müşterinin en son ayakkabısını silip b**ladığı mendiller?
Modern hayat geleneksel hayata el sallıyor ıslak mendillerle.
Artık dostlar da birbirini görmüyor.
İnsanın insana vefası da dostluğunu sürdürmek noktasındaki ihtimamı da mendillere paralel olarak aleladeleşiyor.
Artık dostluklar tamir edilmiyor, kullanılıp atılan bir kolaycılıkla yeni dostluklarla yer değiştiriyor.
Yenisini edinmenin maliyeti eskiyi tamir etmenin maliyetinden daha düşük zira.
Dostluk başta olmak üzere tüm insan ilişkileri kar zarar denklemiyle ölçülüyor.
Çin malı ucuz edevatlar gibi ihtiyaca anlık cevap verecek ucuz dostlukları temin etmek zor değil.
Sorunları birikmiş insanlar terk ediliyor.
Yeni ve kolay anlaşılan, menfaatlerin uyuştuğu arkadaşlıklar yerini alıyor.
Eskinin terkini gerekçelendirecek bir sürü söz var, bir sürü yapay küslük metotları mevcut ne de olsa.
Ya da gerekçelendirilmesine bile gerek yok çünkü kimse kimsenin evinin adresini bilmiyor. İlişkiler mesafelerden azade olduğu için bakkalda, kasapta, kahvede, kaldırımda rastlanacak dostlarımız olmuyor; dostlarımız telefon defterinde, Instagram hesabında ikamet ediyor. Öyle olunca birkaç klavye darbesi ile hayatınızdan çıkarılması işten bile değil.
Çöp kovaları necaset kokan ıslak mendillerle dolu. Önce ellerin sonra ayakkabıların silindiği işlevsel ve kıymetsiz ıslak mendillerle…
İnsan ilişkileri, dostluklar da farklı değil…