Yarın geç olabilir!
Zafer Tunç
Eğitimde ideal bir sistem kurmak kadar fiziki şartlarında verimi arttırdığı bir gerçek.
Ülkemizde yeni okullar yapılmasına rağmen hâlâ sınıf mevcutları özellikle büyükşehirlerde çok kalabalık.
21'inci yüzyılda 40-50 kişilik sınıflarda ders yapmak çağdışı bir uygulama. Sınıf mevcutlarının azaltılması için elbette daha fazla derslik ve öğretmene ihtiyaç var.
Eğitimde yapısal reformlara ihtiyaç olduğu aşikar.
Nitelikli bir eğitim için okul fiziki şartları, öğretmen çalışma koşulları, sınıftaki öğrencilerin sayısı gibi birçok etkende iyileştirmeye gidilmeli iken son yılların en ciddi sorunlarından birinin de eğitimdeki mülteci meselesi olduğunu daha önceki yazılarımızdan birinde ele almıştık.
Sayısı milyonları bulan eğitim çağındaki mültecilerin UNICEF verilerine göre üçte biri -450 bin civarında olduğu ifade ediliyor-okula erişim sağlayamıyor.
Entegrasyonu sağlanamamış bu yaş grubu eğitimde kayıp kuşak olarak adlandırılabilir.
Bu insanların devamlılığını sağlayarak ne eğitim sistemimize entegre edebiliyoruz ne de ülkelerine dönmeleri yönünde bir çözüm üretiyoruz.
Mülteci öğrencilerde okullaşma oranı düşük olmasına rağmen sınıf mevcutlarının artması, Türkçe bilmeyen öğrenci ve aileleri ile öğretmenin iletişim kurmakta güçlük çekmesi eğitimde kaliteyi düşürebiliyor.
Okul çağında olmasına rağmen okula gelmeyen öğrencilerin ileride oluşturabileceği sosyolojik problemleri de göz ardı etmemek gerekir.
Türkiye başarılı bir eğitim sistemi kurmak için yapısal sorunlara çözüm aramakta geç kalıyoruz.
Eğitimde acil eylem planı olarak sınıf mevcutlarını düşürmek için öğretmen atamalarını artırmalı, okullaşma oranını yükseltmelidir.
Mültecilerin eğitimi konusunda öğretmene yüklenilen ağır sorumluluk sorunu çözmekten uzak.
Daha önceki yazımda belirttiğim üzere sorunu kolektif şekilde çözecek bir eğitim çalıştayı şart. Eğitim sorunlarını aşacak iradeyi şimdi gösteremezsek yarın çok geç olacak.