Göçün devam ettiği Ardahan'ın nasıl olup yeniden moral bulacağı, kalkınacağı yönünde yapılan onca çalışma ve çabanın neden istendiği şekilde başarıya ulaşamadığına baktığımızda; bunun birinci nedeni olarak 98 binlik nüfusu kalan Ardahan’ın yerel yöneticilerinin batıdaki 300 bin nüfuslu Ardahan ile kuramadıkları köprünün kırık olduğunu söyleyebiliriz.
Tüm ülkede olduğu gibi kentin idaresinin başındakilerin 'Böl parçala, yut..' ya da 'küçük olsun, benim olsun' anlayışı ile hareket etmeleri, başta İstanbul'daki Ardahanlı STK’lar olmak üzere bu yönde samimi hareket edenler arasında da fitne nedeniyle dağılmaya yol açıyor.
Ardahan, gelinen noktada, Batı’daki STK’ların, üzerinden nemalandığı ama ile somut hiçbir faydaları olmadığı için giderek göç veren ve gerileyen bir il durumuna düşüyor.
Milletvekilinin memleketine gelmeden; başkanların şanı için; muhtarların ise kendi faydalarına aday olduğu bu ortamda, gelen idareci de görev süresini etliye sütlüye dokunmadan atlatıp gitme derdinde.
Marmara ve Batı’daki azımsanmayacak Ardahanlı nüfus da, bu görüşleri tetikliyor. Ardahan’da yaşayan buranın kaymağını orada yiyeceğini biliyor.
Halbuki; başta o kentin valisi, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarları ve STK'ları bir araya getirip siyasileri de önlerine katıp, federasyonlar aracılığıyla ulaşacakları Batı’da, yapacakları lobicilikle, rüzgarın seyrinin Ardahan için olumlu esmesini sağlayabilirler.
Benim amacım, dönemin ekibiyle, 5 yıldan biraz fazla bir süre içinde Batı kentlerinde 50 yıldır yapılamayanı yapıp; ilk Ardahan'ı Tanıtma Günlerinde ortaya konulan ve 4 gün içinde 1 buçuk milyon insanın bir araya gelebildiği ve yine başta KAI, KAISİAD gibi saçma ve Ardahan, Ardahanlılara engel olan siyasi diasporayı elimin tersi ile geri itip, birçok yapılmayanı yapmaktı.
BU, tüm engelleyicilere rağmen, 'Güçlü bir Ardahan lobiciliği'nin nasıl yapılacağına örnektir.
Ve ilk kez benim başkanlığımda ekipçe yüksek sesle dillendirilen Ardahan lobiciliğinin birilerinin anladığı lobi olmadığını, Batı’ya göç tarihinde son yerel seçimlere kadar verilen samimi, gönüllü mücadele ile ilk kez 3'ü İstanbul'da, biri Kocaeli Dilovası'nda, bir diğeri Çanakkale Geyikli'de 5 Ardahanlının belediye başkanı, onlarcasının belediye meclis üyesi, muhtar, daire amiri olmasına karınca, kararınca değil, 'Güçlü Bir Ardahan Lobisi' parolasının tüm toplumu ateşlemesi gerçeğidir.
Bunları, o unutulmaz çabaları görmezden gelip, belki de görüp korkan yani 'ben tüm siyasileri, stk'ları toplayıp, Ankara'ya, saraya götüreceğim' deyip, bunu yapmak için de bugüne kadar bir adımı görünmeyen yerelin batıya yönelik atacağı birlikte hareket adımının Ardahan'a yapılacak olan en büyük yatırım olacağı artık anlaşılmalı, bilinmeli ve bu yönde adım atılmalıdır.
Nasıl mı?
Başta, 'Göç, güç oldu' gerçeğinin arkasına sığınıp, İstanbul'da o dernek senin, bu kahvaltı benim diyerek kendisine yakın birkaç yalaka, dalkavukla köyün derneğinden başka derneğinin ya da federasyonun yanına gitmeyenlerin ortaya çıkıp, samimice bir seslenişle Ardahanlıların 20 milyonluk bir kentte 'Güçlü bir Ardahan Lobisi' çatısı altında bir araya gelmesini sağlayacak adımlar, çıkışlar ve çağrılar yapmalıdır.
Her ne kadar birileri 'ben de yaparım' diye gelip, tüm toplumun kabul gördüğü çaba ve çalışmaları onca emeği ayak oyunlarına kurban edip, söndürdüğü sürecin yeniden başlatılması için o dönem yapıldığı gibi yeniden tüm derneklerle federasyonun başkanlığında İstanbul'da geniş çaplı bir toplantı yaparak, bu yönde Ardahanlı iş insanlarının da bu rüzgâra destek vermelerini sağlamalı ve yeri geldiğinde hepsini alıp, Ardahan'a sadece gezdirmeye, anlatmaya götürmesini sağlamalılar.
Tabi bunu yapacak olan çanta, tabela, cep dernekler, içi boş, benim olsun küçük olsun denilerek belediyelerin verdiği köhne binalarda poz veren birçok federasyon, dernek gibi sahte konfederasyonlar ile değil.
Defalarca dile getirip, elimize imkân geçtiğinde tüm samimiyetimizle STK'cılığın, lobiciliğin nasıl olacağını ortaya koyduğumuz gibi bu anlatılanların yapılması halinde Ardahan'daki idareciler de başında bulundukları tüm kurumları harekete geçirip, başbakan, bakanlar geliyormuşçasına brifingler, karşılamalar yapmalı ve Ardahan'a olduğu gibi Batı’daki Ardahanlılara saygı çerçevesinde onlarla kol kola girilirse başarının geleceğini anlamalıdırlar.
Ve en önemlisi İstanbul başta olmak üzere her batı kentinde muhatap olarak alacakları tek kapının Ardahan'ın adı olduğunu hissettirmeliler ve tüm dernek ve yandan çarklı diğer sözde dernek, federasyonların tek bir federasyon hatta konfederasyon çatısı altında bir araya gelmesini sağlamalılar, bu yöndeki çabalara yardımcı olmalılar.
Ve bunun yanında Batı’daki siyasiler, aydınlar da siyasi görüş gözetmeksizin bir araya gelerek, İstanbul ve diğer batı kentlerindeki yarım kalmış örgütlenmeye yardımcı olmalı ve hep birlikte bir değil en az 10, 15 hatta 50 Ardahan ziyaret planları yapılmalıdır.
Görün o zaman topluma gelecek olan moralle devam edilen göçün nasıl güç olduğu ve bu güç ile nasıl göçün durdurulmasa da yavaşlatıldığını.
Peki bunları kime diyorsun?..
Bilemiyorum ama üzerine alan alsın.
Yoksa ortaya çıkıp, '84 Milyonun hakkını savunuyorum' ya da 'ATSO, ESOBB veya bizim bir dönem adını her gün gündemde tutuğumuz, ülke gündemine taşıdığımız STK'lar gibi kurumların başına geçeyim, bende yapacağım ' deyip, benim, senin, onun hakkını yediğini ama asıl Ardahan'a zaman kaybettirdiği, Ardahanlının batıda bir maraba gibi kenarda kaldığını fark etmeyen, bunları söyleyen, dile getirenleri de vatan haini ilan eden samimi olmayan siyasilere benzersiniz...