- Haberler
- Sağlık
- Yağ denetimleri sürerken uzmanlar uyarıyor: '2-3 kullanımı geçmemeli, oksidasyon oluşturuyor'
Yağ denetimleri sürerken uzmanlar uyarıyor: '2-3 kullanımı geçmemeli, oksidasyon oluşturuyor'
Tarım ve Orman Bakanlığı'nın 81 ilde kızartma yağlarına yönelik denetimleri sürerken uzmanlar uyarıyor. Dahiliye Uzmanı Dr. Esen Karadaş, 'Çok yerinde bir denetim, tekrarlayan yağ kullanımı sağlığımız için gerçekten zararlı. Her şeyden önce oksidasyon oluşturuyor ve vücudumuza toksik madde girmiş gibi düşünebiliriz. Bu yağların maksimum 2-3'ü geçmeden kullanılması lazım' dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 81 ilde kızartma yağlarına yönelik denetimleri sürerken uzmanlar uyarıyor. Dahiliye Uzmanı Dr. Esen Karadaş, “Çok yerinde bir denetim, tekrarlayan yağ kullanımı sağlığımız için gerçekten zararlı. Her şeyden önce oksidasyon oluşturuyor ve vücudumuza toksik madde girmiş gibi düşünebiliriz. Bu yağların maksimum 2-3’ü geçmeden kullanılması lazım” dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından oluşabilecek sağlık risklerini önlemek amacıyla özellikle fast food tarzı işletmelerde kızartma yağlarına yönelik 81 ilde 10 gün sürecek denetimler devam ederken uygunsuz olduğu tespit edilen durumlarda cezai işlemler uygulanıyor. Uzmanlar da uzun süre kullanılan yağların oluşturduğu tehlikelere dikkat çekti. Esenyurt Necmi Kadıoğlu Devlet Hastanesi’nden İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esen Karadaş ve Diyetisyen Aylin Erdem İnce işlenmiş gıdaların kişilerin sağlığına olumsuz etki ettiğine dikkat çekerken sağlıklı uygulamalara yönelik bilgi verdi.
“Oksidasyon oluşuyor, vücudumuza toksik madde girmiş gibi düşünebiliriz”
Denetimin önemli olduğunu ve yağların uzun süre tekrar tekrar kullanılmaması gerektiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Esen Karadaş, “Çok yerinde bir denetim, kesinlikle olması lazım çünkü tekrarlayan yağ kullanımı sağlığımız için gerçekten zararlı. Her şeyden önce oksidasyon (kimyasal değişim) oluşturuyor ve vücudumuza gerçekten toksik madde girmiş gibi düşünebiliriz. Bu yağların maksimum 2, 3’ü geçmeden kullanılması lazım. Bunlar ev için de geçerli, renk, koku değişikliği olur, içerisinde kalan partiküller olur, mutlaka değiştirilmesi lazım. Mümkünse sadece 1 kere kullanılması gerekir. Vücudumuzun tabi ki yağa ihtiyacı var ama yağın kendisi belli bir miktarı aştıktan sonra kalp ve damar hastalıkları, obezite, metabolik sendrom, kolesterol olsun ciddi sıkıntılar oluşturabiliyor. Tükettiğimiz malzemelerin soğuk zincire uygun olup olmadığı, düzgün bir şekilde saklanıp saklanmadığı, hijyenik şartlarda hazırlanıp hazırlanmadığı bütün bunların hepsi bir basamak sonuç itibariyle hepsini vücudumuza alıyoruz. Sadece yağ değil buradaki olay, kullanılan bütün malzemelerin hijyeninden, saklama şartlarından, hazırlanmasından tutun da servisine kadar her basamak sağlığımız için önemli. Ticaret yerlerinde durum biraz daha farklı oluyor, yağın içerisindeki toksik maddeyi toplayan özel şeyler var ama yine de ne kadar az kullanılırsa o kadar iyi. Her şeyden önce paketli olmayan, işlenmemiş gıda sadece çocuklar için değil bizim için de çok daha önemli. İleride bütün hastalıklara zemin hazırlıyor, vücutta biriken toksik maddeler oluyor. Bu biriken maddeler beyin sağlığından göz sağlığına kalp damar, ekleme kadar hepsini etkiliyor. Paketli gıdalar, abur cubur, fast food özellikle çocuklarımız için işlenmiş gıdalardan uzak durmak, daha sağlıklı sebze, meyve ağırlıklı beslenmek, günde en az 2 öğün sebze ve 1 öğün meyve tüketmeye özen göstermek, su içmek önemli. Hayatımıza mutlaka yürüyüşü eklemememiz lazım” dedi.
“Kızartma yağlarının birçok kez kullanılması sağlık problemlerine neden olmaktadır”
Fast food kültürünün insan sağlığı için birçok olumsuz etkisi olduğunu söyleyen Diyetisyen Aylin Erdem İnce, “Fast food dediğimiz hızlı, hazır beslenme olarak adlandırdığımız beslenme oldukça zararlı bir beslenme türüdür. Bakanlığımız son dönemlerde özellikle kızartma yağlarına yoğunlaşmış durumda. Fast food ürünlerinde özellikle işlenmiş şekerler dediğimiz rafine şekerler, sodyum, doymuş yağlar, trans yağlar dediğimiz besinler bulunmaktadır. Bunlar da uzun tüketimde sağlık üzerine ciddi problemlere neden olmakta. Özellikle rafine şekerler kişilerde kan şekerini hızlı yükseltip hızlı düşmesine sebep olmaktadır. Bu da uzun sürede bireylerde insülin direnci, Tip-2 diyabete, sodyum; kişilerde tansiyon problemlerine, trans ya da doymuş yağlar kişilerde kalp ve damar rahatsızlıklarına sebep vermekte. Ev yapımı yemeklerini hayatımıza katmalıyız. Tam tahıllı besinleri tüketmeliyiz, ekmeği tam buğday ekmeğinden oluşturabiliriz, işlenmiş et yerine kendimiz evde hazırladığımız etleri kullanabiliriz. Fast food ürünlerde posa alımı çok azdır, az olduğu için bağırsak rahatsızlıklarına sebep olabiliyor o yüzden salata alımını artırabiliriz. Fast food tüketiminde gazlı ürünler enerjisi yüksek besinler kullanılmakta bunun yerine ayran, taze sıkılmış meyve sularını tercih edebiliriz. Trans yağlar hayatımıza hızlı bir giriş yaptı, kullanımı da gittikçe de artmaktadır. Maliyetinin düşük olması, dayanıklılığının uzun olmasından dolayı gıda tüketiminde çok ciddi rol oynamaktadır. Yalnız bu trans ve kızartma yağlarının birçok kez kullanılması günlük hayatımızda sağlık problemlerine neden olmaktadır. Uzun süreli bu yağların tüketiminde çocuklarda astım gibi rahatsızlıklara sebep olmaktadır. Gebe bireylerde plasental gelişimde risklere ve düşük risklerine sebep olmaktadır. Çağımızın sorunu olan obezitenin artmasına sebep olmaktadır, bunun yanı sıra ani kalp krizleri, kardiyovasküler rahatsızlıklar dediğimiz kalp ve damar hastalıklarına sebep olmaktadır” diye konuştu.
“Obezite artışta, karaciğerde yağlanması olan çocuklar geliyor”
Çocukluk döneminden başlayan işlenmiş gıda tüketiminin küçük yaşlarda birçok ciddi problemi de beraberinde getirdiğini söyleyen Diyetisyen İnce, şöyle konuştu: “Çocuklarımızı küçük yaşlarda hazır besinlerle tanıştırdık ve bunu sürekli hale getirerek çocuk yaşlarda hastalıklara sebebiyet verdik. Bunun önüne geçmek adına alışkanlık ve bağımlılık haline gelmesin diye Bakanlığımız tarafından bunun denetimleri sıklaşmış durumda. Çok küçük fiyat farklarıyla menüleri kişilere daha cazip hale getirip aslında kişinin ihtiyacından daha fazla besini sunmaları dolayısıyla fazla besinleri kişilerin vücutlarına alması hem obeziteye hem birçok hastalığa davetiye çıkarmakta. Daha sağlıklı daha bilinçli bir toplum olabiliriz. Ne yediğimizi ne kadar kalori aldığımızı öğrenmemiz gerekir. Etiket okumasını çok iyi yapmamız gerekir, yediğimiz besinlerin içerisinde ne var ya da ben o besini aldığımda vücuduma ne gibi etkileri olacak gibi bunlara dikkat etmeliyiz. Kanserden sonra en büyük risk olan obezite Türkiye’de de diğer ülkelerde olduğu gibi artmış durumda. Hastalarımda gözlemliyorum ki çocuk yaşlarda kalp ve damar rahatsızlıkları, Tip-2 diyabet dediğimiz şeker problemler, karaciğerde yağlanması olan çocuklar geliyor”