Tüberkülozda korkutucu artış!

Ankara Etlik Şehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bahar Kurt, 'HIV virüsü vücudun bağışıklığını hızlı bir şekilde düşürdüğü için Tüberküloz basili (mikrobunu) aktif hale geliyor. İkisinin arasındaki ilişki budur.' dedi.

Tüberkülozda korkutucu artış!
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Solunum yolu hastalığı olan ve mikroskobik damlacıkların hava yoluyla taşınmasıyla yayılan Tüberküloz (Verem) hastalığı, 15 günden uzun süren öksürük, yüksek ateş, şiddetli göğüs ağrısı, halsizlik ve yorgunluk belirtileriyle görülüyor. Ayrıca aktif Tüberküloz hastalığına sahip olan kişiler, kendisiyle yakın temasta bulunan 5 ile 15 kişiyi enfekte edebiliyor. Açıklamalarda bulunan Ankara Etlik Şehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Bahar Kurt, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 3’te 1’inin verem mikrobuyla enfekte olduğunu ifade etti. Kurt virüsün enfekte olan kişiler arasında yüzde 5 ile 15 arasında aktif hale geldiğini vurguladı.

“TÜBERKÜLOZ HASTALARININ TEDAVİLERİ DÜZENLİ BİR ŞEKİLDE YAPILIYOR”      

Tüberküloz hastalığıyla mücadele anlamında Türkiye’de önemli adımlar atıldığını belirten Kurt, “Doğrudan gözetimli tedavilerle Tüberküloz hastalarının sayısı gün geçtikçe azalmaktadır. Dünya yüzeyinde 2018 yılından itibaren Tüberküloz insidansının (hastalıkların yeni olgularının sayısı) biraz yükselmekte olduğunu görüyoruz ama dünyada 10 milyon kadar aktif Tüberküloz hastalığının olduğunu da biliyoruz. Türkiye’de ise 2005 yılından itibaren aktif Tüberküloz hasta sayısı 20 binlerde iken şu anda 8-9 bin civarına inmiş durumda. Burada da başarı doğrudan gözetimli tedavi sayesinde oluyor. Verem Savaş Dispanserlerinin çok etkin çalışması sebebiyle Tüberküloz hastalarının tedavileri düzenli bir şekilde yapılıyor ve tedavi bitimine kadar güzel bir şekilde takip ediliyor.” ifadelerini kullandı.

“BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ BASKILAYAN HASTALIKLAR TÜBERKÜLOZU AKTİFLEŞTİREBİLİR”

Bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklar sonrası Tüberküloz basilinin aktif hale gelebildiğinin altını çizen Kurt, “HIV virüsü vücudun bağışıklığını hızlı bir şekilde düşürdüğü için Tüberküloz basilini aktif hale geliyor. İkisinin arasındaki ilişki budur. Tüberküloz basilini dünyada yaşayan insanların 3’te 1’i tarafından alınmış bulunuyor. Ancak bağışıklığımız iyi olduğu zaman bu basil vücutta kalıyor ve aktifleşmiyor. Ama HIV virüsü gibi virüslerin sebep olduğu bağışıklığı baskılayıcı hastalıklar da bu basilleri aktif hale geçiriyor.” diye konuştu.

“GİZLİ TÜBERKÜLOZUN BELLİ BELİRTİLERİ YOK”

Gizli Tüberkülozun belli belirtilerinin olmadığını aktaran Kurt, “Bunu tespit etmek için kişilerin direkt müracaatları gerekmiyor. Ancak bizim şüphelenmemiz gerekiyor. Bazı durumlarda örneğin son yıllarda romatizmal hastalıklarda immün baskılayıcı tedaviler uygulanıyor. Romatizmal hastalığa sahip olan hastalar tedaviye başlamadan evvel Latent Tüberküloz olup olmadığının araştırılması gerekiyor. Bunun için kan, cilt testleri yapabiliriz ve direkt akciğer filmlerinde de lezyon olup olmadığına bakabiliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

“VEREM AŞISI YÜZDE 0 İLA 80 ARASINDA KORUYUCULUĞU OLAN BİR AŞI”

Tüberküloz aşısının doğumdan sonraki ikinci aydan itibaren yapılabildiğini dile getiren Kurt, sözlerine şöyle devam etti:

“Daha önceki yıllarda hemen doğumdan sonra yapılırdı ancak yapılan araştırmalarda bebeklerin cilt yapısının çok ince olması sebebiyle çok etkili yapılamadığı kararına varıldı. Ondan sonra artık ikinci aydan sonra yapılıyor ve ilkokula başlarken tekrarlanabiliyor. Ancak bunu yaparken de önceden PPD testi dediğimiz cilt testini de yapmak gerekiyor. Çünkü o zamana kadar çocuklar verem mikrobuyla karşılaşmış oluyor. Verem aşısı yüzde 0 ila 80 arasında koruyuculuğu olan bir aşı ve mutlaka yaptırmak gerekiyor. Özellikle Türkiye gibi Tüberküloz insidansının yüksek olduğu ülkelerde verem aşısının yerini tartışmamak gerekiyor.”

“TÜBERKÜLOZ HASTASI TESPİT ETTİĞİMİZ ZAMAN MUTLAKA YAKIN ÇEVRESİNİ DE TARIYORUZ”

Tüberkülozun bulaşıcı bir hastalık olduğunu ve gülme, konuşma ve hapşırma yoluyla bulaştığını belirten Kurt, “Biz bir Tüberküloz hastası tespit ettiğimiz zaman mutlaka yakın çevresini de tarıyoruz. İş arkadaşları ve evde yaşayan hane üyelerinin de taranması gerekiyor. Ailesinde böyle bir hastalık olan insanın mutlaka verem savaş dispanserlerine gitmesi gerekiyor. Dispanserlerde doğrudan gözetimli tedaviler var yani hasta her ilacı aldığında gözetim altında olması gerekiyor ve Tüberküloz tedavisi de kısa bir tedavi değil, oldukça miktarı fazla sayıda ilaçların kullanıldığı bir hastalık. 6 ay ile başlıyor tedavisi ve 6 ay boyunca eksiksiz bu ilaçları alması gerekiyor.” diye kaydetti.

Bakmadan Geçme