İyi bir konuşmacı ve hatip olarak 1973 yılında girdiği mecliste 2010 yılında kendisi ve başka bir CHP milletvekilinin içinde bulunduğu seks kaseti olduğu iddia edilen gizli kamera görüntülerinin yayımlanmasından sonra genel başkanlık görevinden istifa edip, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu felç olan, konuşamayan ama yine hem de o haliyle listeye konulup, yeniden Antalya milletvekili seçilen Deniz Baykal vefat etmiş.
İstifa edene kadar gerek partide gerekse özel hayatında ne iş yaptığı çokta bilinmeyen CHP'den istifa ettiğini sanalda attığı bir twit ile duyuran kızı Aslı Baykal'ın rahatsızlığı nedeniyle meclise gelemediği için vekilliği düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalınca tekerlekli sandalyede koşa, koşa gelip, aldığı birikmiş 700 bin TL'nin üzerindeki milletvekili maaşını çekerken ben de, 'Baykal'ın milletvekili maaşı alması helal midir?' diye bir yazı yazmıştım.
Şimdi aynı soru ile birlikte kızı ve ailesine, Baykal'ın biriken maaşının ikinci kısmını 15 milyon insanın canının yandığı ülkenin kan ağladığı şu günlerde depremzedelere bağışlamayı düşünür müsünüz diye soruyorum.
'Ben aldığım milletvekili maaşını, emekli milletvekili maaşı yetmedi belediye başkanlığı maaşını, 1 değil 4, 7, 11 maaşımdan birini depremzedelere bağışladım' demediği bir zamanda bu soruyu sormamı saçma bulanlar olabilir.
Ama insani duygularımla umudum odur ki; Baykal’ın ailesi o biriken maaşları şu anki gerçek mağdur depremzedelere gönderir.
Baykal’ın milletvekili maaşı ile ilgili yazdığım yazıyı da buraya bırakıyorum.
**Baykal'ın milletvekili maaşı alması helal midir?
İnsan hakları, hak, adalet, hukuk, eşit yaşam, tam demokrasiye uyumlu yeni bir anayasa denildiğinde kulak tıkayıp duymazlıktan gelen siyasilerin AK Parti Genel Başkanı/Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın maaşı da dahil kendi maaşlarını arttıran son yasayı jet hızıyla geçiren mecliste bulunanlar arasında yatalak olan, yürüyemeyen, konuşamayan milletvekili de var.
Adı Recep Tayyip Erdoğan'ın önünü açmakla sıkça eleştirilen, genel başkan olduğu sırada partideki Kürtleri, Alevileri öteleyen, ulusalcı Deniz Baykal...
Ekonominin yerle bir olduğu şu günlerde bir dönemde ekonomi bakanlığı, başbakan yardımcılığı da yapan 83 yaşındaki Deniz Baykal'ın, Peker'in son yayınladığı kasete benzer bir kaset ardından yatakhane olarak kullandığı makamın bulunduğu yerinde olduğunu ve ardından yaşadığı bir sağlık sorunu dolayısıyla evinde içinden çıkamadığı yatağına mahkûm olduğunu çokta hatırlamayan balık hafızalı bizler, aynı Baykal'ın halâ maaşını tıkır, tıkır aldığını, hatta bu maaştan olmamak için tekerlekli sandalyesine oturup, meclise geldiğini de unuttu.
Evet, bu ülkede yatakta kaseti ortaya çıkan şahsın yeniden Keçiören Belediye Başkanı olduğunu da unutan toplum boşanıp, kendisinden daha genç bir insanla dans ederek yeni bir dünya kuran milletvekilinin eski eşini ikna etmek yani ilişkisini saklamak adına söylediği sözlerinin kayıt altına alınıp, sonrasında ortalığa saçılmasını da yoğun şekilde tartışırken bir başka milletvekilinin uyguladığı şiddet yüzünden meclisten atılmasını, bir diğerinin sevdiği ile fotoğrafının dağda çekilmesine tepki göstermesine kendi insanlık ihtiyaçları olduğu gibi vekillik görevini yerine getiremeyen Baykal'ın hak etmediği halde almaya devam ettiği maaşına da bir şey demez.
Çünkü aynı toplum değil mi; adına Türk usulü denen başkanlık sistemi ardından, bir bürokratın bir değil, 5, yetmedi 11 maaş aldığını da tartışan, 'bal tutan parmağını yalar, minareyi çalan kılıfı hazırlar' diye minareye kılıf bulan?
Neyse çok uzatmadan bugün hayata göz yuman vekil olmak isterken olamayan sonra da bugünkü iktidarın en büyük destekçisi ve ayakta tutanı diye geçinen partide siyaset yapmaya kalkan ama Diyarbakır'a diğer illere giremeyenleri, onca insan haklarına kulak tıkayan ulusalcılar gibi vatan-millet-sakarya demesine rağmen 'Hatay'a sokulmayan, giremeyen emekli askerlerden oluşan siyasi bir oluşumun başını çeken zihniyetim' diye diye bu dünyadan giden Cüneyt Arkın( Fahrettin Cüreklibatur) gibi artist pardon sanatçıları, biz balık hafızalı toplumda oynadığımız filmde hep rol gereği işimize gelince konuşur, gelmeyince üç maymunu oynar ve sormayız, 'Baykal'ın aldığı maaş helal mi?’ diye…