“Cahil kimdir?” sorusu aklına düştüğünde kalkıp aynaya bakan bir birey toplumun en sağlam ferdidir.
Kaybolan mahviyet* duygumuzun bizi bugün getirdiği nokta yukarıdaki yargıyı garipsiyor oluşumuz noktasıdır.
Cehalet ithamı ancak aynanın karşısında aksimize akşettiğimiz bir tokat ise o zaman kabul edilebilir ve bize erdem katan bir ithama dönüşür.
"Pes doğrusu o tarafa oy verecek olduğuna inanamıyorum gerçekten!!"
Kafanızda bu sözleri söyleyen ve “Karşısındaki kişinin siyasi tercihini şaşkınlıkla kabullenemeyen taraf kimdir?” diye sorsam bir isim zikretmeden ve sadece kendi zihninizde cevaplarsanız bu soruyu hangi tarafı anlardınız burada mesela?
Burada konu hangi tarafın eğri hangi tarafın doğru olduğunu ilan etmeyi, cevabı sadece kendi içimizde vermemiz şartından dolayı amaçlamıyoruz. Bunu baştan söyledik zaten.
Burada amaç, sadece kafanızda beliren adresin mümessillerinin ne derece sıhhatli bir kafa yapısına sahip olduklarının teslim edilmesi ile alâkalı.
Hayret eden bakışlarla, “Sen halâ annenin margarinini mi kullanıyorsun?” diyen kişinin duyduğu hayret duygusu hayra alâmet değildir.
Sokrates, “Felsefe hayret etmekle başlar.” demiş. Yani her şeyi ilk defa görüyormuş gibi, bir çocuk safiyetiyle hayret etmek felsefede makbul görülen bir çıkış noktası imiş. Yine bunu güncel hayat içinde de bu şekilde değerlendirmek sağlıklı olandır diye düşünüyorum.
Küçümseyen, kendi bulunduğu safa girmemesini, kendi gibi düşünmemesini kabullenememekten neşet eden bir hırçınlığın içinde yer alan hayret, kimseye bir fayda sağlamaz.
“Her şeyi bir çırpıda ne zaman hallettin de milletin eğrisini doğruya evirten öğretmen kemalliği sana nasip oldu be hacı.” derler sonra adama.
Muhalefet ya da iktidara yakınlığı ile tevarüs etmiş ve bu tarafgirliği bariz ve herkesin malumu olan kanalları izlemeyi hem seviyor hem de irrite oluyorum. O kadar heyecanla bohçacı kadın dedikodusu yapıyorlar ki, soğuk su katıp ılıklaştırılmış çocuk oraleti gibi çabucak tüketiliyor, alıcı buluyorlar.
Kitleleri küçümseyen bir basitlikte anlatılan siyasi izahatlar, eleştiriler, methiyeler, devreye sokulan çirkin isnatlar ve devreye sokulan çocuksu sevimlilikler…
Ilık bir çocuk oraletinin zihnimizde bıraktığı safiyetten ne denli uzaklar…
Düşüncemin demirlediği siyasi kampa beni ne kadar da ucuz bir şekilde davet ediyor ve karşıtı olduğum siyasi kampı ne kadar acemice bana zemmediyor.
Bir yönüyle karşıt gördüklerimize yönelecek bir linç kültürünü yandaş gördüklerimize karşı oluşması muhtemel bir biat kültürüyle birlikte ne güzel besliyorlar.
Linç edenler ve edilenler…
Biat edenler ve etmeyenler…
Bu tanımlamalarla içine hapsedilmeye mahkûm bir toplum mu amaçlanan? Bu ne aşağı mahallenin çocuklarının ne de yukarı mahallenin çocuklarının hoşuna gider ve hiçbir şekilde de toplum sağlığına hizmet etmez.
Yılmıyorlar. Usanmıyorlar ve uslanmıyorlar. Bir de utanmadan lafın tamamını millete söylüyorlar.
*Alçak gönüllü mütevazı olma.