• Haberler
  • Sağlık
  • Küçücük bir 'kesik' hayat boyu işlev kaybına yol açabilir

Küçücük bir 'kesik' hayat boyu işlev kaybına yol açabilir

Ortopedi Uzmanı Dr. Yusuf Hakan Abacı, el cerrahisinin travma, doğumsal şekil bozukluğu, yanık, tümör gibi durumlarda hayati olduğunun altını çizerek 'Travma anında hemen tanı koyarak tedaviyi planlamak çok önemlidir. Gözden kaçacak küçücük bir kesik hayat boyu işlev kaybına neden olabilir' dedi.

Küçücük bir 'kesik' hayat boyu işlev kaybına yol açabilir
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Ortopedi Uzmanı Dr. Yusuf Hakan Abacı, el cerrahisinin travma, doğumsal şekil bozukluğu, yanık, tümör gibi durumlarda hayati olduğunun altını çizerek “Travma anında hemen tanı koyarak tedaviyi planlamak çok önemlidir. Gözden kaçacak küçücük bir kesik hayat boyu işlev kaybına neden olabilir” dedi.

İnsan vücudunda işlev ve iletişim açısından en çok kullanılan uzvun eller olduğuna dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi Ortopedi Uzmanı Dr. Yusuf Hakan Abacı, ellerin sadece biyolojik değil, aynı zamanda sosyolojik ve psikolojik temeli olan bir uzuv olduğunu ve bu nedenle bütünlük ve fonksiyonunun tam olmasının önemini anlattı.

El hastalıklarının birçok alt başlıkta incelendiğini ifade eden Dr. Abacı “Temel olarak kırıklar, çıkıklar, damar- sinir- tendon- ligament yaralanmaları, kopma, doku kayıpları yani travmalar, el enfeksiyonları, el sinirlerinin sıkışma ya da iltihaplanması, doğumsal ya da sonradan olan şekil/fonksiyon bozuklukları, damar, tırnak ve eklem hastalıkları ile tümörlerin” en başta yer aldığını söyledi. Ayrıca serebral palsi (beyin felci), inme, parkinson ve ALS gibi nörolojik hastalıklar ile romatizmal, nörolojik ve kalp-damar hastalıkların da zamanla ellerin işlevini bozduğunu dile getirdi. Bu bozulmaların tedavisinin de hastalığın türüne, nedenine, süresine ve etkilediği bölgeye bağlı olarak çeşitlilik gösterdiğini belirtti.

“Travma tedavisi ilk muayeneye göre yapılır”

Ellerle ilgili en sık karşılaşılan durumun travmalar olduğunu vurgulayan Dr. Abacı “Acil servislere düşme, iş kazası, delici-kesici alet yaralanması, ateşli silah yaralanması, trafik kazası ve benzeri durumlarla başvuran hastaların birçoğuna el ve üst ekstremite yaralanmaları da eşlik eder. Anatomik ve işlevsel olarak elin yapısı çok karmaşık olduğu için, elin hangi yapılarının hasar gördüğünün belirlenmesi büyük önem taşır. Çünkü hastanın takip eden süreçteki tedavilerinin tümü, ilk değerlendirme temelinde yapılır. Röntgen, tomografi, MR, ultrasound gibi görüntüleme yöntemleri anatomik bozuklukları belirlemede çok kullanışlıdır; fakat işlevsel bozuklukları büyük ölçüde muayene ile görüntülenir. Bu yüzden de hastanın ilk değerlendirmesinde eksiksiz bir muayene yapılmalı ve gerekirse belirli periyotlarla tekrar muayeneleri yapılmalıdır” diye konuştu.

El yaralanma şemasını buzdağına benzeten Dr. Abacı özellikle keskin cisimle temas sonrası meydana gelen travmaların ilk bakışta 1-2 cm’lik basit kesiler olarak görülse de altta birçok tendon, sinir ve damarın hasar görmüş olabileceğini söyledi. Eldeki tüm anatomik yapıların dar bir alanda uyum içinde çalıştığının altını çizen Dr. Abacı “Tanıyı hemen koymak ve ona göre tedaviyi planlamak çok önemlidir. Çünkü bir tendon, sinir ya da damar kesiği ilk bakışta gözden kaçarsa, ileri dönemde elde geri dönüşümsüz fonksiyon kayıpları meydana gelebilir” dedi.

“Uzuv koparsa zamana karşı yarış başlar”

Eldeki en önemli yaralanma türünün ise amputasyon yani kopma yaralanması olduğunu vurgulayan Dr. Abacı bir veya birçok parmağın, elin bir kısmının ya da elin tamamının koptuğu durumlarda zamanla yarışın başladığını; kopan bir uzuvda kan akışı ne kadar uzun süre durursa, dokunun canlı kalma ihtimalinin de o derece azaldığını ifade etti. Bu yüzden hastayı ve kopan uzvun en uygun şartlarda, en kısa sürede hastaneye ulaştırılması, acil müdahalelerden sonra hastayı mümkün olan en kısa zamanda ameliyata alarak kopan dokuya kan akımının sağlanması gerektiğini anlattı.

Eldeki damar ve sinir yapılarının görece küçük olmasından dolayı, bu yapıların onarımının “mikrocerrahi” yöntemlerle mümkün olduğunu belirten Dr. Abacı “Mikrocerrahi, normalde çıplak gözle pek göremediğimiz yapıların; özelleşmiş mikroskoplar, çok küçük cerrahi aletler ve büyütücü optik gözlükler kullanılarak onarımına imkan tanır. Öncelikli amaç kopan dokuya kan akışını sağlamaktır; dokunun canlılığı sağlandıktan sonra ise tendon, kas, sinir gibi yapıların onarımı ve fonksiyonların yeniden kazandırılmaya çalışılır” diye konuştu.

“Parmak fazlalığı veya yokluğu, yanık, şekil bozukluğu”

Dr. Abacı el cerrahisi denilince akla ilk olarak travmatik yaralanmalar gelse de bu bilim dalının temel çalışma alanının “doğumsal parmak fazlalığı, parmak yokluğu ve anomalisi, el ve üst ekstremitedeki şekil bozukluğu (yarık el, clubhand, yapışık parmak vb.), yanık ve başka nedenlere bağlı hareket kısıtlılığı ve kontraktür, doğumsal kol felci, sinir sıkışma ve yaralanması, enfeksiyon, tümör” gibi konular olduğunu dile getirdi. Özellikle çocuk yaştaki hasta grubunda; hastanın büyüme ve gelişmesi devam edeceği için, tedaviyi yıllara yayacak şekilde ve gerekirse cerrahileri de adım adım planlamak gerektiğini sözlerine ekledi.

El cerrahisi pratiğinde fizik tedavi ve rehabilitasyonun öneminden bahseden Dr. Abacı şunları söyledi: “El işlevsel açıdan en kompleks yapılardan biri olduğundan, tüm işlevlerin geri kazanımı için, cerrahi sonrası profesyonel fizik tedavi desteği şarttır. Rehabilitasyonu yapılmazsa işlev kaybı ve buna bağlı olarak ileride başka cerrahi müdahaleler gerekebilir”.

Bakmadan Geçme