Gazeteci kızım Özlem Şeyma Yılmaz ile birlikte TEMPO TV'de canlı olarak yaptığımız 'Gazetecilerle Gündem' adlı programımızın bu haftaki konuğu olan ve Ankara'dan gelen Etimesgut CHP eski İlçe Başkanı Ayhan Yılmaz’a neler soracağımız hakkında konuşup, kahvaltıya hazırlandığım bir sırada yine Ankara'da bulunan dostlarımdan hemşerim Hasan Çağlayan'ın günaydın mesajına eklediği fotoğrafa bakıyorum.
Değerini bilmediğimiz, yaşamımıza renk katan doğanın muhteşem bir fotoğrafıyla günaydın diyen sevgili Hasan Çağlayan'ın bugünkü yazıma konu olan o fotoğrafı atarken nasıl bir duygu içinde olduğunu düşünürken aslında benim de ondan farklı olmadığımı anlıyorum... Kendisi gibi özlediğim Ardahan'dan gelen ikinci mesajla...
Benim kendisine bir süre önce kaybettiğim kardeşim Deniz'in arşivden karşıma çıkan diğer bir fotoğraf ile günaydın mesajını atarken Ankara'dan gelen diğer bir fotoğrafı yan yana getirince sabahın erken saatlerinde, sıkışan yüreğim, gözlerimden gelen iki damla göz yaşı ve hüngür hüngür ağlayıp rahatlamak isteyen göğsümün sıkıştığını yutkunarak hissediyordum.
Evet, bir pazar günü kahvaltıya hazırlanırken hiç yapmadığım bir şeyi yaptığımı, boğazımın sağ tarafında hissettiğim acıyla anlıyor ve baktığım kül tabağında 3 sigara izmaritinin çoktan söndüğü ve sabahın erken saatinde elimin dördüncü sigaraya uzanmak istediğini fark edip, kendimi frenliyordum, çayın bir an önce gelmesini beklerken.
Çünkü Hasan abinin atığı fotoğrafa bakınca 99'da yaşanan ve benim de içinde olduğum Marmara Depreminde en çok etkilenen İstanbul'dan oturduğu evin balkonundan Yalova'ya bakıyor, mavi denizin tsunami olup içinde bulunan adaları ve sahilleri adeta yuttuğunu, o anın ardından yaşananların telaş ve paniğiyle belki bir yaşayanı, canlıyı bulurum diye yankılanan sesi hatırlıyorum...
“Kimse yok mu?” diye bağıranları bana hatırlatan sabahki doğa fotoğrafını yeniden incelerken evet, o fotoğraf çok güzel ve olağan üstü bir manzaraya sahip olmasına rağmen içinde Deniz kardeşimin Savaş kardeşimden sonra beklenmedik bir anda çekip gitmesi gibi içinde kimse yoktu...
Fotoğrafı yollayan Hasan abinin rahmetli babası gibi arkadaşı babamın da sevdiklerimin de dost, akraba, arkadaş dediklerimin ve yaşam denen alanıma, gönlüme kalbime girip, çıkan onca insanın şimdi hiç birisinin ne o fotoğraf karesinde ne de her geçen gün biraz daha yalnız kaldığımı hissettiren şu dünyada yoktular.
“Farkında mısın? Bak bir günde sen sordun aynı soruyu.” diyerek baktığın, şu dünyada olanlara sarıl ve var ol “Kimse yok mu?” diye soracağın o karanlığa girip, başını kaldırdığında yalnız tek başına kaldığını anlamadan önce diyordu.
Sabahın erken saatlerinde bana Ankara'dan gelen, benim aynı dakikalarda Ardahan'a gönderdiğim yazımın içinde yer alan bu iki fotoğrafın bana anlattıkları...