Erdoğan: 'TURKOVAC'ı insanlığın istifadesine sunacağız'
BM Genel Kurulu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan: 'İnsanlık pandemide iyi bir imtihan vermedi. TURKOVAC'ı insanlığın istifadesine sunacağız.'
BM Genel Kurulu’nd katılımcılara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, pandemiden Suriye’ye, göç meselesinden uluslararası ilişkilere ve iklim krizine dair çok sayıda konuda açıklamada bulundu.
“AŞI MİLLİYETÇİLİĞİ İNSANLIK ADINA YÜZ KIZARTICI”
Tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 sürecini değerlendiren Erdoğan, insanlığın pandemide iyi bir dayanışma örneği vermediğini ifade etti. Aşı milliyetçiliğini bu durumun göstergesi olarak niteleyen Erdoğan, “İnsanlık olarak bize büyük bir aile olduğumuzu tekrar hatırlatan bu salgında küresel dayanışma açısından iyi bir imtihan verilemedi. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği bir dönemde aşı milliyetçiliğinin sürdürülüyor olması insanlık adına yüz kızartıcıdır. Salgının üstesinden uluslararası dayanışma ile gelinebileceği aşikardır. Genel Kurul'da ortaya çıkacak iradenin bu hakikatin anlaşılması açısından önemli olacağını düşünüyoruz. DSÖ tarafından onaylanan ilk aşının Almanya'da yaşayan Türk kökenli iki bilim insanı tarafından geliştirilmesinden gurur duyduk. 59 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa tıbbi yardım gönderdik. TURKOVAC tüm dünyanın ve milletimizin istifasına sunacağımızı ifade etmek istiyorum. Sevinçlerimiz gibi hüzünlerimiz, acılarımız gibi başarılarımız, sorunlarımız gibi çözümlerimiz de ortaktır. Ben yaptım oldu düşüncesinin faturasını tüm dünya ödemektedir.” diye konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasından diğer başlıklar şu şekilde:
AFGANİSTAN…
“Afganistan halkı 40 yıldan fazla süren istikrarsızlık ve çatışmanın sonuçları ile baş başa bırakılmıştır. Afganistan'ın uluslararası yardıma ihtiyacı vardır. Türkiye olarak Afgan halkının yanında olmaya devam edeceğiz.”
SURİYE MESELESİ
“Ülkemiz bir yandan 4 milyona yakın Suriyeliye kucak açarken, bölgede terör örgütleri ile mücadele etmektedir. Bu bölgedeki tek NATO müttefikiyiz. PKK terör örgütünün buradaki katliamının önüne biz geçtik. Şu ana kadar 462 bin Suriyelinin gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesini sağladık. Uluslararası toplum bir 10 yılda daha Suriye krizinin devam etmesine izin veremez. Suriye'deki terör örgütleri arasında ayrım yapılması, taşeron olarak kullanılması kabul edilecek bir durum değildir. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve milli güvenliğimizi tehdit eden terör örgütleri ile mücadelemiz kararlılıkla devam edecek. Suriye krizinde insanlık onurunu kurtaran bir ülke olarak yeni göç dalgalarını karşılamaya durumumuz yoktur. Adil güç ve paylaşım gereğince tüm insanlığın bu konuda üzerine düşeni yapması gerekmektedir.”
FİLİSTİN KONUSU
“Filistin halkına zulüm sürdükçe Orta Doğu'da barışın sağlanması mümkün değildir. Barış süreci ve iki devletli çözüm vizyonu daha fazla gecikmeksizin yeniden canlandırılmalı, başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması öncelikli hedeflerimizdendir.”
ULUSLARARASI İLİŞKİLER
“Libya'da verdiğimiz güçlü destek sayesinde ateşkes sağlanmış, ardından Milli Birlik Hükumeti kurulmuştur. Uluslararası topluma Libya'nın tüm bölgelerini temsil eden meşru hükümetin yanında durmalarını tekrar ediyorum. Kafkaslarda tarafların atacağı her olumlu adımı destekleme kararındayız. Müslüman Uygur Türklerinin temel haklarının korunması konusunda daha çok çaba gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Keşmir'de, Bangladeş ve Mynamar'daki kamplarda zor şartlarda yaşayanların anavatanlarına dönüşlerine destek veriyoruz. Kıbrıs çözümü için adanın asli unsuru olan Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin tescil edilmesi gerekiyor. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi yok sayan anlayıştan vazgeçilmelidir. Doğu Akdeniz Konferansı önerisi hala masadadır. AB üyeliği konusundaki kararlılığımızı sürdürüyoruz. Yeniden Asya girişimimizle Türkiye'nin Avrupa ile Asya arasındaki konumunu birleştiriyoruz.”
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
“İklim değişikliği, hava kirliliği, su ve gıda güvenliği gibi sorunlar insanlığın geleceğini belirsizliğe atacak boyuta ulaşmıştır. İklim değişikliği üzerinde özellikle durulması gereken bir konudur. Sanayi öncesi döneme kıyasla yüzde 50 artış gösteren sera gazları dünyamızın adeta ateşini yükseltiyor. Dünyanın her tarafında artan 1.1 sıcaklık artışının etkileri gözlemleniyor. Bu afetler çevreye ve ekosisteme verdiği zararlar yanında insanların can ve mal güvenliğini de tehdit ediyor. İklim değişikliğinin en büyük etkisi büyük şehirlerin merkezlerinde yaşayan nüfuslar üzerinde görülecektir. Türkiye olarak iklim değişiklikleri konusunda etkin çözümler üretmemize rağmen biz de çok önemli sorunlar yaşadık. İklim değişikliğinin yol açtığı değişiklikleri bu alt yapı ile karşılamak mümkün değildir. Şehir planlamalarının artık iklim değişikliğinin yol açtığı sorunlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır. Sıcaklık artışının etkilediği bir diğer alan da denizlerimizdir. Genleşen su ve eriyen buzullar deniz seviyelerini 20 santimetre yükseltmiştir. Etkin önlemler alınmaz ve sera gazı emisyonları artmayı sürdürürse deniz seviyelerinin 1 metreye kadar yükselmesi bekleniyor. Bu yükseliş deniz şehirlerinin haritalardan silinmesi ve yeni devasa göç dalgalarını ifade etmektedir. Dünya devletleri olarak Paris İklim Anlaşması konusunda mutabık kaldık. Ancak gidişat bu mutabakata sadık kalınmadığını gösteriyor. Koronavirüs salgınına aşıyla karşı koymak mümkün olacak ama iklim değişikliğini laboratuvarda çözmek mümkün değildir. Bu nedenle dünya beşten büyüktür sözümü yineliyorum. Kim doğaya çok zarar veriyorsa, iklim değişikliği önlemlerine en çok onlar katkıda bulunmalıdır. İklim değişikliği herkese aynı muameleyi yapıyor. Bu tehdit karşısında hakkaniyete dayalı yük paylaşımıyla tedbirlerimizi almalıyız. Paris İklim Anlaşması'nı atılacak yapıcı adımlara uygun şekilde ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde önümüzdeki ay Meclisimize sunacağız.”