• Haberler
  • Kültür
  • Emine Erdoğan: 'İsrail devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını talep ediyorum'

Emine Erdoğan: 'İsrail devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını talep ediyorum'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Gazze'nin bugün artık, meçhul çocuklar şehri olduğunu bir anne, bir kadın, bir insan olarak böyle kirli bir mirası hesabı görülmeden sonraki nesillere devretmeyi reddettiğini belirterek, İsrail devletinin ilgili bütün mensuplarının, işledikleri tüm savaş suçları sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarını talep ediyorum dedi.

Emine Erdoğan: 'İsrail devletinin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasını talep ediyorum'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, Gazze’nin bugün artık, meçhul çocuklar şehri olduğunu bir anne, bir kadın, bir insan olarak böyle kirli bir mirası hesabı görülmeden sonraki nesillere devretmeyi reddettiğini belirterek, "İsrail devletinin ilgili bütün mensuplarının, işledikleri tüm savaş suçları sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalarını talep ediyorum" dedi.

İsrail’in Gazze’ye yönelik 7 Ekim’de başladığı ve binlerce insanın hayatını kaybettiği saldırıları sürerken, dünyanın bir çok noktasında İsrail’e tepkiler yükselmeye başladı. Lider eşleri de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde İstanbul’da bir araya geldi. Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde düzenlenen zirveye 14 ülkeden lider eşleri ve özel temsilciler katıldı. "Filistin İçin Tek Yürek" temalı zirvede konuşan Emine Erdoğan, "Kardeşlerini ’korkmayın birazdan öleceğiz’ sözleriyle teselli eden tabuttan daha güvenli bir yer bilmeyen çocuklar için çok geç bugün. Bugün bütün öğrencileri şehit olduğu halde öğrenim yılının resmen sona erdiğini açıklayan Gazze Eğitim Bakanlığını konuşmak için de geç. ’Büyüyünce ne olacaksın’ sorusuna ’biz Filistinli çocuklar büyüyemeyiz ki’ diyen ve büyüyemeyen yavrular için de geç kaldık. Oyunları bombalardan kaçmak, sedyeyle yaralı taşımak, enkaz kazmak ve şehitlik olan çocukları anmak için toplanmadık bugün. Bugün buradayız, çünkü biz amasız ve niyesiz bir ateşkes talep ediyoruz. Tarihte yaşatılan korkunç mağduriyet üzerinden kendine uluslararası bir meşruiyet alanı açmış bir devlettir. Ona karşı duyulan suçluluk psikolojisi içinde on yıllardır göz göre göre şımartan uluslararası sistemin nasıl bir canavara dönüştüğüne şahit oluyoruz son 40 gündür. Her şey aklıma gelirdi de bir gün savaşlarda kimliği belirlenemeyen askerler için kullanılan ’meçhul asker’ kavramını çocuklar için kullanacağımızı düşünmezdim. El-Şifa Hastanesi’nde çalışan doktorun, ’En zor şeyin, ölmüş küçük bir bebeğin vücuduna meçhul bebek yazmak’ olduğunu söylemesi, Gazzeli çocukların içinde bulunduğu dehşeti özetliyor" dedi.

"İsrail devletinin işledikleri tüm savaş suçları sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalarını talep ediyorum"

Gazze’nin bugün artık, meçhul çocuklar şehri olduğunu bir anne, bir kadın, bir insan olarak böyle kirli bir mirası hesabı görülmeden sonraki nesillere devretmeyi reddettiğini belirten Erdoğan, İsrail devletinin ilgili bütün mensuplarının, işledikleri tüm savaş suçları sebebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanmalarını talep ettiğini söyledi.

Filistin’de bugün yaşanan post-modern holokostun, bir kendini savunma hakkının tezahürü olduğunu iddia edenlerin de aynı şekilde sorumlu tutulması gerektiğine inandığını söyleyen Erdoğan, "Artık kimse bu komik retoriklerle dünyanın vicdanlı insanlarını aptal yerine koymasın. Neredeyse bir asırdır Filistin halkına reva görülen ırkçı uygulamaları sistematik hırsızlığı ve işgal planlarını artık bütün dünya apaçık bir şekilde gördü. Doğu’daki ve Batı’daki tüm devletler değilse de bütün halklar artık Filistin’in haklı davasının müdafi. Sözde hümanist değerlerin taşıyıcısı olduğunu iddia eden tırnak içinde ’medeni dünyanın’ 40 gündür içine düştüğü acziyetten, izlediği iki yüzlü siyasetten, kendi halkları gibi biz de büyük bir utanç duyuyoruz. Kimse ilk taşı atamıyor, çünkü çoğunun bu suçta tarihi bir payı var. Bugün yaşanan etnik temizliği, yaratıcının buyruğu olarak savunanlara sesleniyorum. Allah, hiçbir çocuğun öldürülmesine izin vermez. Yaratıcıya böyle korkunç bir iftirayı, ne cüretle atarsınız? Bir Müslüman olarak bunu şiddetle reddediyorum. Çünkü bizim inandığımız Allah, rahmandır, rahimdir. İlahi azabı hak etmiş şehirlerde bile en azından 10 masum bulunur diyen, o masum canlar için azabın gelmemesini dileyen, kendisini o canlar için feda etmeye hazır, tüm insanlığı manevi çocukları kabul eden, ortak atamız Hazreti İbrahim Aleyhisselamın karşısına hangi yüzle çıkacaksınız? Merak ediyorum, 4 binden fazla çocuğu, kendi sapkın ideolojiniz uğruna katlettiğinizi, Hazreti İbrahim’e nasıl açıklayacaksınız?. Bugün buradayız çünkü biz Hazreti İbrahim ve diğer peygamberler başta olmak üzere bütün iyilik önderlerinin, kendilerini adadıkları barış ve selamet yolunu izliyoruz. Aliya İzzetbegoviç’in işaret ettiği gibi şiddet sarmalını oluşturan bir intikamın değil, herkes için adil ve sürdürülebilir bir barışın peşinden gidiyoruz" ifadelerini kullandı.

"Hiçbir ideoloji, hiçbir siyasi menfaat, hiçbir ekonomik kazanç, masum bir insanın canından daha değerli değildir"

Hiçbir ideolojinin, hiçbir siyasi menfaatin, hiçbir ekonomik kazancın, masum bir insanın canından daha değerli olmadığının altını çizen Erdoğan, "Siyonist çarkın, gerçeklikten kopuk, adaletten uzak planlarını işletmek için çocukları, adeta harcanacak bir yakıt gibi gören bu narsisizmine, insanlığın yenik düşürülmesini reddediyorum. Yaptıklarınızla dünyada iyiye, güzele, doğruya dair ne varsa hepsini incitiyorsunuz. Öldürdüğünüz kardeşlerinizin kanı, topraktan sesleniyor, duyuyor musunuz? Hiçbir ilahi ahit, hiçbir meşru siyasi ideoloji zulmü kapsamaz. Yeryüzünde katliam, işgal ve hırsızlık yapanları, inançların yaşanmasını engelleyenleri nasıl bir son beklediğini tarih sayısız örnekle gösteriyor. Tarihin vicdanı, hiçbir dönemde zalimin yanında olmamıştır. Bugün bu zulmü gerçekleştirenler bilsinler ki onların isimleri, kıskançlığı ve hırsı yüzünden kardeşinin canına kıyan Kabil’in, çocukları katleden Nemrud’un, yüzlerce yeni doğanı öldüren Firavun’un yanında anılacak. Yakın geçmişte Yahudileri yok etmek isteyen zalimlik ile aynı yerde anılacaksınız. İkinci Dünya Savaşı’nda, 13 yaşında Yahudi bir kız çocuğu olan Anne Frank’in yaşadığı zulmü günlüklerine aktarırken kullandığı ifadelerin neredeyse aynılarını bugün Gazze’de evi yıkılan ve güneye kaçmak zorunda kalan Bisan Owda’nın videolarında izliyoruz. İsrailli bir bakan, Gazze’ye atom bombası atmayı seçeneklerden birisi olarak değerlendirirken sesini dahi çıkarmayanlar, Hiroşima’nın kızı Sadako ile Filistin’in çocukları arasında ne fark görüyorlar, merak ediyorum. Dün ’Çocukları küçük kurşunla öldürürler, değil mi anne?’ diye soran Bosnalı çocuğu kurtaramamanın ağırlığını taşıyan küresel vicdan, bugün Gazzeli çocukların üstüne yağan füzeleri durdurmak için daha neyi bekliyor? Yerin üstü bir cehenneme, yerin altı bir çocuk nekropolüne çevrilmişken, orada vaat edilen herhangi bir geleceğin neşet etmesi mümkün değildir. Böylesi bir yıkımın üstüne bina edilmiş bir düzende kim kendini gerçekten güvende hissedebilir?" dedi.

Emine Erdoğan İsrail’e ve Birleşmiş Milletler’in daimi 5 üyesine seslendi

İsrail’e ve Birleşmiş Milletler’in daimi 5 üyesine seslenen Emine Erdoğan, "Buradan, İsrail devletine ve dünyada barış ve düzeni tesis etmekle mükellef Birleşmiş Milletler’in daimi 5 üyesine sormak istiyorum, bu vahşeti durdurmak için hangi kritik ölüm eşiğini bekliyorsunuz? Vicdanları sağır eden sessizlikteki uluslararası topluma sormak istiyorum. 40 gündür devam eden bu utanç döneminden sonra hangi hakla dünyada barışı ve adaleti, insanlığın evrensel değerlerini savunacaksınız? Charlie Hebdo’da, ölenlerin hukukunu korumak için sıraya giren, o fotoğraf karesinde büyük bir şevkle boy gösteren dünya liderlerinin, Gazzeli masumlar karşısında büründüğü sessizlikten hangi anlamı çıkarmamız gerekiyor? İnsan Hakları Beyannamesi’nde ve uluslararası birçok sözleşmede, hakları koruma altına alınmış ’insan’ tanımı, sadece Batı’nın belirlediği sınırlar içindekileri mi kapsıyor?. Bir canı diğerinden ayıran, kendisinden olmayan herkesi ve her şeyi değersizleştiren bu karanlığa asla teslim olmayacağız. Dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun insanı merhametle kucaklayan, özü itibarıyla değerli gören bir küresel anlayışı savunacağız. Masumu, mülteciyi, kadını ve çocuğu, velhasıl insanı geldiği yere göre değerlendiren ayrımcı zihniyetin ilelebet karşısında duracağız. Çünkü kardeşlerim bugün tanık olduğumuz şey bir savaş değil, sadece en güçlü ve zalim olanın hayatta kaldığı, öteki hayatların kolayca harcanabildiği bir dünya düzenini kabul ettirme çabası. Bu ezelden gelip ebede sürecek olan iyinin, güzelin, hakikatin batıl ile kavgası. İşte bu sebeple bütün devlet başkanı eşlerini, Gazze’de öldürülenlerin, kitlesel bir kıyım sürerken sesleri bastırılmak ve susturulmak istenenlerin sesi olmaya davet ediyorum. Gazzeli ve uluslararası basın mensupları, sağlıkçılar, insani yardım çalışanları; onları korumakla mükellef uluslararası toplum başarısız olurken, canları pahasına insanlık için adeta bir nöbetteyken, biz de ateşkes ilan edilene dek onlar için bulunduğumuz her yerde elimizdeki tüm imkan ve araçlarla nöbet tutalım. Yeni kamusal alan haline gelen sosyal medyada hep birlikte nöbet halinde derhal ateşkes, barış ve insani yardım çağrımızı sürdürelim. Her birimizin ayrı ayrı güçlü, bir araya gelince ise çok daha güçlü bir sesimiz var. Sözlerimizi, onlar için ve dünya için hemen şimdi ateşkes için birleştirelim. Gelin bu buluşmayı, sözden eyleme taşıyarak Filistin’de barış için bir inisiyatif haline getirelim. Çünkü ateşkes, öncelikli hedefimiz olsa da nihai hedef değil. Bütün dünyayı, aynı sesle Filistin’de ve İsrail’de kalıcı barışın sağlanması için çabalarımızı birleştirmeye çağıralım. Filistinli çocuklara ve gençlere, ölmek ya da öldürülmek dışında insan onuruna yakışır bir gelecek borçluyuz. İşte bu yüzden başkenti Doğu Kudüs olan, toprak bütünlüğü korunmuş, tam bağımsız bir Filistin devletini kapsayan iki devletli çözümün vaat ettiği gecikmiş barışı tesis etmenin artık tam vakti. Bölgenin ve hatta dünyanın barış ve huzuru için Filistin’deki haksız işgal sona ermeli ve İsrail gasp ettiği toprakları sahibine, Filistinlilere geri vermelidir. Gazze, çocuklarına aydınlık bir gelecek sunabilecek şekilde, yıkıntıları arasından yeniden inşa edilmelidir" dedi.

"İsrail’in yıktığı okulları, parkları, hastaneleri yeniden inşa etmek üzere şimdiden bir fon kurulmalıdır"

Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlar bünyesinde, İsrail’in yıktığı okulları, parkları, hastaneleri yeniden inşa etmek üzere şimdiden bir fon kurulması gerektiğini ifade eden Emine Erdoğan, "Lütfen unutmayın, bugün Filistin’i yıkıntılar, kan, gözyaşı ve dumanlar arasında görüyor olabiliriz ama bu karanlık resmin ötesinde, bizim bir Filistin hayalimiz var." diyen Erdoğan, "Gazze’nin sahillerinde dini, etnik kökeni fark etmeksizin Filistinli çocukların el ele, kardeşçe koşturduğu bir hayal. Limon ağaçlarının çiçek açtığı, güneşin zeytin dallarındaki meyvelere vurduğu, babaların korkusuzca evlatlarıyla buluştuğu, annelerin çocuklarını öpüp mezara değil, yatağına koyduğu bir Filistin. Bu Filistin hayali bizim ellerimizde, vereceğimiz sözlerimizde, bugünkü eylemlerimizde. Etrafımızı saran karanlıkta, vicdanlarınızla insanlığa ışık olmaya niyetli sizler, iyi ki varsınız" diye konuştu.

Bakmadan Geçme