Eğitimde mülteci krizi
Zafer Tunç
Türkiye'nin kronik eğitim sorunlarına son yıllarda bir yenisi eklendi.
Milyonlarca mülteci ülkemizin ekonomik, sosyo-kültürel ve demografik yapısında değişikliğe yol açarken eğitimin de bundan etkilenmesi kaçınılmazdı.
Türkiye eğitimde var olan yapısal sorunlarına çözüm ararken mültecileri eğitim sistemine entegre etme çabası gösteriyor.
Dünyada savaş, afet vb. nedenlerle bu denli büyük ilticalar yaşandığında sığınanlara ev sahipliği yapan ülkeler, olası sorunları öngörmek ve bunlara çözümler üretmek adına eğitim çalıştayları yaparak çözüm yolları aramaktadır.
Kültürel adaptasyonun ilk etap uygulama alanı olarak görülen okullarda mültecilerin okula devamı konusunda yeterli seviyeye ulaşılamadığı; bu durumun dil sorunu, toplumsal kabul ve yerel halk ile sağlıklı bir sosyal iletişim kuramama gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu görülmektedir.
Türkiye'nin tüm illerine dağılan mültecilerin bir kısmının artık geri dönmeyeceği kabulü üzerine bunların entegrasyonunu sağlamak adına Türk okullarına devam eden mülteci öğrencilerin uyum sağlamakta güçlük çektiği görülmektedir.
Sınıf kapasitesinin, okulların fiziki şartlarının ve öğretmen sayısının yetersizliği gibi etmenler bir yana öğrencilerin birbirlerine yaklaşımı, ailelerin ve hatta öğretmenlerin mültecilere yaklaşımı farklılık göstermektedir.
Bu durum öğrenciler arasında etnik gruplaşmalara, okulda ciddi devamsızlık sorunlarına ve nihayetinde verimsiz bir eğitim sürecine yol açmaktadır.
Toplumsal ve kültürel uyum sağlamakta güçlük çeken yetişkin mülteciler asimilasyon endişesi taşıdığı için eğitim konusunda istekli değiller ve çocuklarının okullara düzenli gitmemenin altında bu sebep yatıyor olabilir.
Üstelik kayıtlı olmayan ve ekonomik gerekçelerle çalışmak zorunda kalan çocukların çoğu okullara gitmemektedir.
Geleneksel aile yapısı nedeniyle özellikle kız çocuklarında okula gitmeyi tercih etmeme davranışı gösterenler de bir hayli yüksek.
MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü'ne bağlı Göç ve Acil Durumlarda Eğitim Daire Başkanlığı'nın 2021- 2022 verilerine göre Türkiye'de yaklaşık olarak 5 milyon 13 bin 631 sığınmacı nüfus bulunuyor.
Bunun 1 milyon 365 bin 884'ünü eğitim çağındaki nüfus oluşturuyor. Eğitim çağındaki nüfusun 935 bin 731'i eğitim-öğretime devam ediyor.
Bu rapora göre yabancı uyruklu çocukların yüzde 68,51'i eğitim alabiliyorken, yüzde 31,49'u yani 430 bin 153 çocuk eğitime katılmıyor.
Sadece kayıtlı rakamlarda bile durum böyleyken kayıt dışı kalanlarla beraber eğitimden yoksun kalan insan sayısının yüksekliği ilerde büyük bir krizin habercisi.
Ülkelerarası kitleler halinde yapılan ilticaların doğru yönetilemediği zaman kültürel yozlaşmaya, gettolaşmalara ve büyük sosyal krizlere yol açabileceği unutulmamalıdır.
Ülkemiz mevcut eğitim sorunlarını henüz çözememişken çok boyutlu bir mesele olan mülteci meselesinde en gerçekçi çözüm entegre olamamış mültecilerin Birleşmiş Milletler denetiminde ve Türkiye garantörlüğünde güvenli şekilde kendi ülkelerine dönmeleridir.
Orada anadillerinde eğitim almaları hem asimile olmalarının önüne geçecek hem de bu yazıda anlattığımız sosyal krizlerin büyümeden çözümüne yardımcı olacaktır.
Bu hamle yıllarca bir arada yaşamış iki ülke vatandaşlarının ticari ve kültürel iyi ilişkiler kurarak kalkınmalarına ve bölgede güvenli, huzurlu bir ortama katkı sağlayacaktır.