- Haberler
- Depremzede aile 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde hayır pilavı dağıttı
Depremzede aile 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde hayır pilavı dağıttı
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Ankara'ya taşınan Kayabaşı ailesi 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde hayır pilavı dağıttı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından Ankara’ya taşınan Kayabaşı ailesi 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde hayır pilavı dağıttı.
Kayabaşı ailesi, 6 Şubat’ta merkez üssü Kahramanmaraş olan depremlerde yıkımın en fazla olduğu illerin başında gelen Hatay’da ikamet ediyordu. Deprem öncesinde restoran açma hazırlığında olan Kayabaşı ailesi 7 Şubat’ta restoranlarının ilk ürünlerini vermeye hazırlanırken yaşanan felaketle beraber sıfırdan bir hayata başlamak zorunda kaldı. Depremle beraber evi ve dükkanı yıkılan Nesrin Kayabaşı, depremin ardından 2 kızı ile birlikte Ankara’ya geldi. Hatay’da hayalini kurduğu restoranın enkazından çıkarabildiği malzemeler ile Ankara’da ufak bir restoran açan Nesrin Kayabaşı, hazırladığı hayır pilavını depremlerin birinci yıldönümünde ailesiyle beraber dağıttı.
Konuya ilişkin İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuşan depremzede anne Nesrin Kayabaşı, depremden iki sonra bütün sevdiklerini geride bırakarak Ankara’ya geldiğini dile getirdi. Anne Kayabaşı bir şekilde hayata tutunmaya çalıştığını belirterek, “Bütün sevdiklerimi, hatıralarımı ve her şeyimi arkamda bırakarak bir bilinmeze yola çıktım. Ankara’ya geldim ve burada bir şekilde hayatta tutunmaya çalıştım. Kızlarımla birlikte geldim, 2 tane genç kızım var. İlk önceleri bizim için çok çok zordu. Korkunç bir şeydi çünkü artık bir evimiz, bir işimiz, bir şehrimiz yoktu, hiçbir şeyimiz yoktu. Fakat buraya geldikten sonra hayatın bir şekilde devam etmek zorunda olduğunun farkına vardık ve bir yerden başlamak gerektiğini düşünerek kendime bu iş yerini kurdum. Kısa sürede iyi yerlere geldiğimi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Bütün deprem şehitlerimiz için yemek yaptım”
Depremde yaşadığı acılara rağmen hayatın devam ettiğine vurgu yapan anne Kayabaşı, “Bir şekilde hayat devam ediyor, bir şekilde insan isterse eğer ayakta durabiliyor. Daha bir sürü insan yani belki herkes benim kadar şanslı olmayabilir ama insanların çoğu hala çadırda, konteynerde işte orada burada yaşıyor ama insan isterse kendine farklı bir yol çizebilir diyorum. Bunun mücadelesini verebilir diyorum. Ben onu yapanlardan birisiyim ve bugün bütün deprem şehitlerimiz için yemek yaptım, onu dağıtıyorum” diye konuştu.
“Benim 2 tane genç kızım var ve ayakta durmak zorundayım”
Anne Kayabaşı konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Birçok yakınımı kaybettim; eşimi, dostumu, arkadaşımı, komşularımı, herkes öldü. Şöyle düşündüm, hayatta daha zor bir şey olamaz dedim. Herhalde evim yıkıldı, iş yerim yıkıldı, bütün sevdiklerimi kaybettim. Bütün hatıralarımı her şeyimi arkamda bırakıp buraya geldim. ‘Bir insan daha kötü ne yaşayabilir?’ dedim. Benim 2 tane genç kızım var ve ayakta durmak zorundayım. Eğer hayat devam ediyorsa bunu güzelleştirmek de bizim elimizde ve ben böyle bir girişimde bulunup aslında herkese bu mesajı vermek istiyorum. Yani insanlar belki bana bakıp bu anlamda bir motivasyon elde edebilir. Bu anlamda belki bir güç kazanabilir diye düşünerek bu yola çıktım aslında.”
“Bu geleneklerin yok olmasını istemiyorum depremle beraber”
Deprem şehitleri için yaptığı pilavın Hatay kültürünün bir parçası olduğuna dikkati çeken Kayabaşı, “Hafta 7 günse bizim için 6 günü bayramdır. Birkaç günde bir bizim farklı bir etkinliğimiz olur ve böyle topluca imece usulü herkes yemek yapar ve herkese dağıtır. İşte bizim aramızda o iletişim, komşuluk ilişkileri işte birbirine yardım etme, birbirine bir şey ikram etme, yedirme geleneği çok yaygındır. Aslında ben bunu buraya biraz taşıyıp bu kültürü beraberinde getirmek istedim. Çünkü depremle birlikte her şeyin asimile olmasından çok korkuyorum. Bu kültürümüzün asimile olmasını istemiyorum. Bizim orada aşure diye bir yemeğimiz var. Aslında onu yapmak istedim fakat yeterince ekipmanım olmadığı için onu yapamadım. Ona benzer bir şey yapmaya çalıştım pilav et yaptım. Kısmetse seneye diyelim ya da farklı bir zamanda farklı bir bayramda belki onu yapabilirim. Yine bütün komşularımı herkese dağıtabilirim diye düşünüyorum. Çünkü bizim orada bir gelenektir bu. Her birkaç günde bir birileri bir şey yapar, birilerine yedirir işte namaz kılınır, işte dini ibadetler yerine getirilir. Ben bu geleneklerin yok olmasını istemiyorum depremle beraber” açıklamasında bulundu.
Anne konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Aslında biraz da mücadele o yönde. Şu anda Hatay dönülebilecek bir durumda yaşanılabilecek bir durumda olsa bir dakika bile burada durmam. Bir dakika bile arkama bakmadan koşa koşa giderim ve bu benim en büyük özlemim. Bütün depremzedelere hayat devam ediyor demek istiyorum ve bir an önce bir şekilde hayatta dönmek zorunda herkes.”
Açmak istedikleri restoranlarının deprem felaketine denk geldiğini bildiren Ceren Kayabaşı ise “Bu yaşıma kadar Antakya’da yaşıyordum depreme kadar. Biz her şeyimizi, malımızı, mülkümüzü, emeğimizi oraya döktük; bir restoranda açmak istedik. Hayalimizdi hep bizim, bunu gerçekleştirmek istedik. Tamam açılışımızın olduğu gün 6 Şubat’a denk geldi. Yani deprem olmasaydı birkaç saat sonra biz mutfağımıza girip ilk ürünlerimizi çıkartacaktık fakat deprem oldu. İçeriden çıkartabildiklerimizle yeniden bir şeyler yapmaya çalıştık. Çok bir şey de çıkaramadık zaten birkaç bardak, birkaç alet o kadar” diye konuştu.
Ceren Kayabaşı konuşmasını şöyle devam etti:
“Ankara’ya geldikten bir süre sonra bir evimiz olmadı zaten. Çünkü çok ciddi bir kaos var; herkes ev arıyor, herkes evini bırakıp geldi. Bir ay kadar bir evimiz olmadı. Göçebe hayatı yaşadık. O misafirlikten o misafirliğe. Sonra bir evimiz oldu. Sonra dedik ki bir dükkan neden olmasın? Bu sefer yokluktan yaptık ama her şeyimizi döktük yine, yine bir dükkan açtık. İmalathane küçük ama en azından şu an hayatta kalmamızın bir vesilesi gibi bir şey o bizim için. Umudumuzu kaybetmedik en azından. Umut her zaman var ve durum ne kadar acı olursa olsun devam etmek zorundasınız.”
Ceren Kayabaşı da dağıttıkları pilavın Hatay’a ait bir kültür parçası olduğunu aktararak, “Hatay’da böyle bir kültür var. Tabi ki bizim bayramlarımız olur, kültürümüzün getirdiği etkinlikler olur. Bir adak adanır o adamaktan yemek yapılır ve o yemek herkese dağıtılır. Yani ne kadar fazla dağıtılırsa o kadar hayır işlemiş olursunuz. Eskiden burada tezgahımız vardı, Hatay yöresel ürünleri satıyorduk. Oradaki esnafa da destek olmak adına. Buraya kendi kültürümüzü tanıtıyorduk aslında. Çünkü asimile olmak üzereyiz. Bugün pilav dağıttım. Onun kaybettiğimiz insanların hayrına olmasını diliyorum. Allah mekanların cennet etsin” açıklamasında bulundu.
“Biz cümle kurmayı geçen sene bıraktık”
Yaşadıkları acının bir tarifi olmadığını dile getiren Ceren Kayabaşı, “Son olarak eklemek istediğim bir şey aslında yok. Biz cümle kurmayı geçen sene bıraktık. Geçen sene bugün bıraktık biz cümle kurmayı. Çünkü kurduğumuz cümleler aslında boşa gitti. İstediğimiz kadar konuşalım, istediğimiz kadar anlatalım. Kimse bunu anlamadı, anlamasınlar da kimse anlamasın. Biz kaldığımız yerden devam etmeye çalışıyoruz kalanlarımız” dedi.