Hem "Bizi bizden alır" diyorsun bir de üstüne "Bizi biz yapan" diyorsun. "Bizi bizlikten alıp giden şey hem nasıl bizi biz yapsın, bir tezatlık yok mu bu lafta?" diyebilirsiniz ama yoktur.
Bizi bizden alması bizi kozamızdan çıkarıp büyütmesinden ötürüdür.
Bizi bizden alır, evet işte o sırada bize kabuk olan, bize sokulacak bir oyuk olan eşya ile irtibatımızla örülü gönül bahçemiz derilmiş, toplanmış, yıkanmış, hasat edilmiş, zararlı haşerattan temizlenmiş olması için bir tür odayı havalandırma işlemi gibi bir işleme tabi tutulduktan gayrı bizim olan kişilik kozasına bizi tekrar geri sokan güzelliklerden birisidir böyle şeyler.
Güzelliklerden dedim tabii ki güzellik değil sadece bir tımar, bir imar, bir inşa faaliyetidir bu tür hicretler. Hicret zaten geri dönülmek için yapılan göç değil midir? Bir yerde bizi bizden alıp sonra tekrar bizi biz yapan değerler...
Sanki daha önce dinlemiştim hissi veren, genelde gideceği yeri sormadan kendi bulan içli türküler, gazeller bazen. Bazen sigara dumanından kesafet kokan bir kumar masasında uykulu ve öfkeli, gözleri hüzün ve özlemle yaşartan, gönül cezvesinin telvesini köpürten bir sabah ezanı, bazen hiçbir akrabalık vs. irtibatınızın olmadığı, tanımadığınız masum bir çocuğun gönül telini titreten heyecanlı konuşması...
Bunlar, marşı basmayan bir köhne motora eter sıkmak gibi gönlün marş dinamosunu harekete geçiren, arızalı bir egzozun egolar vasıtasıyla çürümüş ve tortulaşmış iç çeperini kalaylayan bir kurum sökücü vazifesi görür.
Bunlar, kaybetmekte olduğumuz insanlığımızı tekrar bulmamıza yardım eden gemici fenerleri, yol işaretleri, kutup yıldızları bir yerde.
Yaşama dair sevgimizi artıran, yaşama tutunmaya dair bilgimizin eksikliğini hatırlatan da bir işlevleri var.
Onlara tutunarak ilmeği kaçan örgümüzün dolaşıklığını ayıklayabiliriz. Aidiyetlerimiz, sevdiklerimiz, anılarımız, keşkelerimiz, "iyi ki"lerimiz onların bize uğrayışlarıyla, bize vurdukları samimi fırça darbeleriyle, onlarla kurduğumuz irtibat ve adanmışlıklarla vücuda gelen değerler manzumesine dönüşüyor.
Küften, pastan, irinden tıkanmış açılmayan gönül musluklarının bir tazyikli su vasıtasıyla tertemiz oluşu gibi bir tür yeniden doğuş, bir tür resetlenmedir anlatmak istediğim.
Bazen bize iyi gelen bir dostun ikazı, gönül koyması bazen.
Bir sevgilinin yanlış tutumumuzdan sakal tıraşımıza kadar geniş bir aralıkta olabilecek bir konudaki bir ikazı bizi tamamlar, sarsar, hizaya sokar. Değerli, biricik olduğumuzu hissettirir. Ruhen çekip çevrilmek dostun dosttan beklentisidir.
Ruhen çekip çevrilmek sevenin sevgiliden beklentisidir. Sureten aynalarla ya da bin bir türlü yollarla yapılan çekip çevrilmeler mümkündür de sireten çekip çevrilmeler hep bir sevenin eliyle olacak işlerdir.
Sizi seven, sizdeki tortuların altında ışıldamaya değer ve ışıldamaya hevesli cevhere kıymet biçebilecek olanlar, sadece sizi sevenler, iç dünyanıza tesir etme cüret ve samimiyetinde olanlardır.
Bir yoldaş, bir sevgili, bir dost, bir yaren, fiziki olarak olmasa da gönlü sizinle yan yana yürüyen, sizinle yan yana yürümeyi anlamlı bulan kıymetleriniz...
Onlara sahip çıkın derim.
Beli bükülü ninenize, üstünüze titreyen annenize, gözlerinize bakan eşinize, sevdiğinize, sizle kader birliği yapmış nazınızı çeken, nazına katlandığınız dostunuza, gece ışığına şahit olduğunuz yandaki komşunuza sahip çıkın.
Şehirdeki tüm ışıklar el ele tutuşsun diye toplum kaderde, coğrafyada, tutumda müşterek kalp sızılarıyla, müşterek hoşnutluklarla kenetlensin diye hoş tutun sevdiklerinizi ve değerlerinizi.
Dünya onlarla güzel.
Toplumun en küçük halkaları bizi biz yapan, hem de bizi bizden alan içli bir "Kazancı Bedih" gazeli gibi avucumuzda tuttuğumuz bir bardak çayı sıcacık yapan ve tadımıza tat katan, hüznü ve neşeyi bizim hüznümüz ve bizim neşemiz müşterekliğine taşıyan değerlerimize sahip çıkalım.
Hüzün müşterek olursa azalır, neşe müşterek olursa köklenir zira…
Bizi bizden alan ve bizi biz yapan değerlerimiz üstüne titrediklerimiz olursa sevgi bir çınar gibi kökleriyle zeminimizi, dallarıyla üstümüzü ve ufkumuzu sarar, büyür, her şey daha anlamlı ve yaşanılır hale gelir.
Ne demiş Koca Yunus: "Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz." kardeşler…