Ankara'da '12 Eylül'ün Eşsiz Tanıkları' paneli gerçekleştirildi
Ankara'da 12 Eylül 1980 darbesi sonrası cezaevinde kalarak hayatlarını kaybeden vatandaşların eşlerinin katıldığı '12 Eylül'ün Eşsiz Tanıkları' paneli gerçekleştirildi.
Ankara’da 12 Eylül 1980 darbesi sonrası cezaevinde kalarak hayatlarını kaybeden vatandaşların eşlerinin katıldığı “12 Eylül’ün Eşsiz Tanıkları” paneli gerçekleştirildi.
Yesevi Hareketi Derneği tarafından geçmişin izlerini bugüne taşıyan ve güçlü kadınların hikayelerini dinleme fırsatı oluşturan “12 Eylül’ün Eşsiz Tanıkları” paneli düzenlendi. Ankara’da Ulucanlar Cezaevi Müzesi, 12 Eylül’ün karanlık günlerine tanıklık etmiş önemli isimleri ağırladı.
Moderatörlüğünü Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcı Prof. Dr. Ayşe Filiz’in üstlendiği panele, 12 Eylül 1980 darbesi sonrası cezaevinde hayatını kaybeden vatandaşların eşleri katıldı. Çok sayıda vatandaşında katıldığı panelde duygusal anlar yaşandı.
“Ülkücüler hangi zahmeti çekti”
1980 öncesinde ülkücü camianın Doğu’nun Başbuğu olarak andığı Yılma Durak’ın eşi Lamia Durak, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, “Bu panel neden düzenlendi? Cezaevindekiler kitaplarda ve haberlerde okundu. Bir de madalyonun arka yüzü vardı. Cezaevinde olanların aileleri. Ailelerinin çektikleri. Neler çektikleri, çocuklarıyla ne yaptılar, cezaevinde görüşleri nasıldı? Bunları dilimiz döndüğünce anlatmak için buradayız. Bizden sonraki meseleleri devredelim. Meseleyi bilsinler. Türklük, Türkçülük ve Ülkücülük nedir? Ülkücüler hangi zahmeti çekti. Ülkücüler hak etti mi bu cezayı? Hak etmediler bence. Tek suçları vatanlarını canlarından aziz bilip orak çekici başka güçlere teslim olmamak. Türklüğü ilelebet daim etmekti” ifadelerini kullandı.
“Ülkücü hareketin kadın tarafı da var”
Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcı Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz ise açıklamasında, şunları kaydetti:
“Ülkücü hareketin kadın tarafı da var. Kadın tarafı şimdiye kadar ele alınmadı. Burada böyle bir konunun ele alınması da çok önemli. Birde dışarıda, içerde kalanların eşleri, nişanlıları, anne, baba ve çocukları vardı. Bu açıdan da bunları değerlendirmek lazım. Türk tarihinin bütününe baktığımız zaman kadın ve erkek yan yana ayrı değil. Bu davada sadece erkeklerin çile çektiğini düşünmek kadınları bir kenara koymak doğru bir şey değil. Ülkücü dava içerisinde kadın ve erkeği bir bütün olarak değerlendirmek lazım. Bugün yapılan toplantı bu açıdan son derece önemli. Toplumun yüzde 50’sini oluşturan kadınların ülkücülük açısından da yüzde 50’sinin mutlaka sesi, dertleri ve anlatacakları vardır. Bunlar dile gelecek burada.”