Yaşam Koçu Erdoğan: 'Problemlerin esiri olmayın"

Enerji Uzmanı ve Yaşam Koçu Ebru Erdoğan, problemlerin, beden, zihin ve enerji alanından serbest bırakılmasını sağlayan tekniklerle çözülebileceğini söyledi.

TAKİP ET

Problemlerin aslında zihinlerin yarattığı senaryoların bir bütünü olduğunu belirten Erdoğan, bu problemlerden bazılarının çok kolay çözüldüğünü, bazılarının çözülmesinin ise yıllar aldığını dile getirdi. ÇÖZÜMÜ UZUN SÜREN PROBLEMLER YAŞAM ENERJİSİNİ DÜŞÜRÜR

Çözümü uzun süre alan problemlerin kişinin yaşam enerjisini düşürdüğünü ve hayattan tat almaz hale getirdiğini vurgulayan Erdoğan, 'Kimi zaman bu problemler çok normal, olağan görünür; hatta bazıları kolaylıkla çözülür ve neredeyse nasıl çözüldüğünü bile fark etmeyiz. Bazı problemler ise yıllarımızı alır. Çözmek için birçok yol deneriz. Çözülsün, değişsin isteriz. Belli bir süre bununla ilgili mücadelemizi inançla veririz. Başta umut hep vardır. Önce kendimizde bir şeyleri değiştiririz. Örneğin; 'daha dikkatli olursam, daha yeterli olursam, daha güzel olursam, daha zengin olursam bu durum çözülür' deriz ve bu 'daha'lar uzar gider. Fakat zaman içerisinde durum değişmeyince umut da azalır. Başarısızlık duygusuyla beraber 'bende bir problem var herhalde ' demeye başlarız. O problemi bulmaya, anlamaya, çözmeye çalışırız. Bu da işe yaramayınca 'nasibimde yokmuş, kaderim buymuş' kısmına geçeriz. Bu vazgeçişler yaşam enerjimizi düşürür ve hayat tatsızlaşır.' diye konuştu.

PROBLEMLER ÇÖZÜLMEDİKÇE DEĞERSİZLİK VE SEVİLME İHTİYACI ARTAR

Problemlerin çözülememesinin kişiyi bir kısır döngüye ittiğini kaydeden Erdoğan, bu kısır döngüden dolayı ortaya çıkan 'değersizlik, yetersizlik, onaylanma ve sevilme ihtiyacı'nın problemleri daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini ifade etti. Problemlerin içinden çıkamayan kişilerin, çocukluk öğretilerine sarıldığını dile getiren Erdoğan, 'Bu tarz durumlarda çılgın zihin bir düşünceyi alır geçmişteki olaylara gidip referans noktalarına bakarak yorumlar sonrada bundan yola çıkarak olmayan, gerçekleşmemiş senaryolar yazar. Biz de buna inanıp, senaryolara kapılıp duygularla bu durumu besleriz. Kısacası kendi besleyip büyüttüğümüz şeyden hem kaçınmakta hem de çözmeye çalışmaktayız. Tıpkı Donkişot ve yel değirmenleri gibi. Aslında ortada ne bir canavar ne de sorun vardır. Hepsi zihindeki senaryolardır ve buna bilinçaltımıza ektiğimiz inançlar da eşlik eder.' dedi.

OLUMSUZ İNANÇLARIN KÖKENİ ÇOCUKLUK YAŞLARINDA

Kişinin olumsuz durumlarda sarıldığı bu inançların 0-7 yaş arasında zihnine yerleştiğini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Bir olay olur olay karşısında zihin yorum yapar ve bilinçaltı bizi güvende tutmak için zihnin verdiği bir kararı alır ve depolar. Bu karar, inanç haline gelir. Örneğin; anneniz hep meşgul ve iş yapıyor sizinle ilgilenmiyor ve siz o ilgiyi alabilmek için 'uslu olmak, fedakr olmak, başarılı olmak, fazla sorumluluk almak' gibi çeşitli şeyler yapıyorsunuz. Bunlar da işe yaramayınca sevilmediğinize, görülmediğinize, değersiz olduğunuza inanıyorsunuz. Bilinçli zihin bunu unutuyor. Sevgi istediğinizi, ilgi istediğinizi söylüyorsunuz bunu alabilmek için çocukluktaki davranışları devam ettiriyorsunuz. Fakat o sevgiyi, ilgiyi alamıyorsunuz; çünkü inanmıyorsunuz. O kişi çok sevgi dolu bile olsa size bunu göstermiyor ya da gösterse bile siz bir türlü inanmıyorsunuz ve şüphe duymaya devam ediyorsunuz. Ve ilişkiyi sabote edecek davranışlarda bulunuyorsunuz. Sonunda da kendinize ve etrafa sevilmediğinizi, ilgilenilmediğiniz değersiz olduğunuzu ispatlıyorsunuz. İşte bu kendi kendini gerçekleştiren bir kehanet oluyor.'

ÇÖZÜM İÇİN UYGULANAN TEKNİKLER BAŞARILI

Bu tür içinden çıkılamaz problemlerin bazı tekniklerle çözülebileceğinin altını çizen Erdoğan, 'Bu tarz durumlarda Access Bars, Seraphim Blueprint ve Jeanne Adrienne Arınma Sistemi gibi tekniklerle bu duruma neden olan olayın yarattığı inanç ve duyguların bulunması beden, zihin ve enerji alanından serbest bırakılması sağlanmalıdır. Kişinin yeniden kendini sevgiye, ilgiye açması ve bunu alıp kabul etmesi kolaylaştırılmalıdır. Bu tekniklerle kişi bunun çocukluk çağı egonun çarpık kararı olduğunu fark eder ve yeni bir seçim yapar. Yeni bir bakış açısı kazanır. Artık illüzyondan çıkar. Böylelikle zihnin yönetiminden çıkar ve kalbin buyruğuyla hayatının sahibi olmaya başlar. İşte gerçek kontrol, güç ve özgürlük burada başlar. Bu aşamadan sonra da gerçekten arzu edilen, seçilen realitenin gerçekleşmesi için bu tarz çalışmalara devam edilebilir.' ifadelerini kullandı.

Bakmadan Geçme