Z Kuşağı denen kuşak bilir mi bilmem ama 19 Şubat 2001'deki MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan "Anayasa kitapçığı fırlatma" kavgasıyla Türkiye, siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir krize tanıklık etmiş ve ardından yaşanan siyasi kriz bugün 21 yıldır iktidarda olan anlayışla tanışmamızı sağlamış, birçok partide tarihin tozlu sayfaları arasında çöp olup gitmişti.
12 Eylül Cuntası'nın rahmetli babamı siyasi sürgün olarak gönderdiği ve bugün gazetelerinden birine (Afyon TİME) yazılar yazdığım Afyonlu olan ve sade bir hâkim iken bir anda adı Ecevit tarafından gündeme taşınan Afyonlu Sezer hayal edemeyeceği bir makama taşınmış ve 5 Mayıs 2000’de Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Türkiye’nin onuncu cumhurbaşkanı olarak seçildi.
Ve 18 yıl önce 19 Şubat 2001'deki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile kendisini oraya taşıyan Başbakan Bülent Ecevit arasında, "Anayasa kitapçığı fırlatılması" nedeniyle yaşanan kavgayla Türkiye siyasi tarihinde eşine az rastlanır bir kriz yaşatmıştı.
Gerisini başını cep telefonundan kaldırmayan Z Kuşağına bırakıp, birazda siz araştırın dediğim o sürece baktığımızda karşımıza dün meclise ve seçime giremeyecek haldeyken bugün desteğinin %16'lara kadar yükseldiği ikinci bir siyasi olay ve oluşum karşımıza gelir.
Tarihi 24 Haziran 2018 olarak belirlenen erken seçimleri öncesi Kılıçdaroğlu'nun başında olduğu CHP'nin 15 milletvekili istifa ederek İYİ Parti'ye geçmesi kararlaştırılır, 15 milletvekilinin İYİ Parti'ye geçmesiyle MHP'den ayrılmış Kürtlerce Susurluk'ta, 28 Şubat'ta çok iyi tanıdığı ve mevcut iktidarca Fetöcülükle suçlanan eski İçişleri Bakanı Akşener'li İYİ Parti, TBMM grubu oluşturabilmiş, seçimlere doğrudan katılım sağlamıştı.
Evet, dün yapılan toplantıdan sonra adeta 2. bir Sezer vakası yaşayan 6'lı masa ve o masaya umut bağlayanların hayal kırıklığı bana bu yazıya “2. Sezer Akşener” başlığı koydururken, sizin nasıl baktığınızı bilmem, ama bir şey daha deyip bitireceğim. Bu yazımda asıl anlatmak istediğim tek bir şey var..
O da biz solcuların sağa, muhafazakara hatta milliyetçiye bakışımızda ki samimiyeti bu yaşıma kadar ben sağdan, muhafazakârdan, milliyetçiden ve insan hakları, medeniyet diyen ama solcuları düşman gören kapitalist Avrupa, Amerika'dan hiç ama hiç görmedim.
Ama, “Türkiye partisiyiz” diyen Dermitaş'ların ve sağcılara inanıp, dokunulmazlıkları kaldırtan Kılıçdaroğlu gibilerinin “yok canım o kadar da değil” deyip, buna inanalar yeni bir hayal kırıklığı yaşadıklarını ve bu ülkede hep sağcıların atı alıp, benim geçemediğim Üsküdar'ı 70 yıldır hep geçtiğini iyi bilirim.
Yoksa hala anlamadınız mı ne anlatmak istediğimi? 6'lı masada önce Kaftancıoğlu'nu, sonra İmamoğlu'nu şimdi de Kılıçdaroğlu'nu yemeye hazırlanan CHP'nin içinde ki ulusalcı tayfanın ve solcu denildi mi kulakları kızaran faşist ruhluların masadaki birlik ruhuna tuzruhu serpip, 2. bir Sezer vakasının yaşattığını da mı?!.