Günlerden 15 Temmuz 2016
Evdeydim...
Salondayım, dizlerimde yine bilgisayarım, haberlerimi ve yorumumu yazmaya başlamış, kulağım ise açık olan TV kanalında.
Ama bilgisayarda olan gözlerimin kaydığı ve aniden bir hareketlenme olduğunu gördüğüm TV ekranına kilitlenip, pür dikkat kesiliyordum...
Çünkü sevgilim, sevdam dediğim memleketim Ardahan kadar çok sevdiğim ama birçoğumuz gibi benim de iyiden iyiye trafiğinden bıktığı İstanbul ve onun ilk ve 5'lilerce değil, devlet tarafından yapılan en ucuz geçilen ve şimdi adı değiştirilmesine rağmen hala Boğaz Köprüsü denen köprünün Üsküdar yakasında bir şeyler oluyordu.
Önce birçoğumuzun hala anlayamadığı tankları, ardından askerleri ve karışıklığı gördüm, sonra bunun bir darbe olduğunu anlıyorum ve 12 Eylül faşist darbeyi en acı şekilde yaşamış bir ailenin ferdi olarak dışarı fırlıyorum.
Oğlum, annesini arıyor, 'babamı dışarı bırakma' diye. Annesi ise titrek bir sesle beni arıyor 'Fakir lütfen gel buraya...'
Ben ise onları dinlemeyip, bindiğim kırmızı renkli Gazeteci isimli aracımla önce İl Jandarmanın sonra kent dışına adeta zorla taşınmasında büyük katkım olan ama hala şehir içindeki kışlaları hala sivile teslim etmeyen sanayinin oradaki Tugayın önüne geçip, bakıyorum 'olağanüstü bir hareketlenme var mı?' diye.
Sonra çevre yolundan Emniyete doğru gidip, orada da bir hareketin olmadığını tam aksine adeta karartma varmış gibi bir sessizliğin olduğunu görüp, oradan vali konağının önünden kongre caddesinden çarşıya doğru çıkıyorum.
İnsanlar koşarak evlerine gidiyor, ben ise tam tersi çer çöpten ve kanalizasyondan bugün içinde değil alabalık, canlı bile olmayan Ardahan Alabalık deresindeki alabalıklar gibi ters akan suya dalmış, korkulan alana, çarşıya doğru hem de telefonumu açıp, darbeye direnmemiz gerektiğini Facebook’tan canlı yayın yaparak, yüksek sesle 'Darbeye hayır!' diyerek gidiyorum..
Olayın darbe kalkışması olduğunu, darbenin, darbecilerin bu ülkeye bir şey katmadığını söyleye söyleye herkesi darbeye direnişe davet ediyorum.
Ve tüm bunları sosyal medya hesabım (facebook) canlı olarak kaydediyor.
Ve benim çarşıya çıkışımdan 17 dakika sonra yüz şekli değişmiş, beyaza bürünmüş olan Erdoğan’da aynı benim yöntemimle yani bir cep telefonu kamerasıyla bir TV kanalında canlı yayında olduğunu öğreniyorum.
Ve aynı Erdoğan'ın bugün ortaya attığı iddiaları ile gündemi sarsan ve 'Ben el koydum!' diyen Peker'in kullanıldığı çete kanalıyla Aydın Doğan'dan alınıp, pardon birçok iş insanın işine aşına olduğu gibi kanunsuz, hükümsüz adeta el konulan bir pazarlıkla sahip değiştiren kanalında haber sunan kadının cep telefonu ile benim Facebook’ta yaptığım gibi O'nun da halkı alanlara davet ettiğini öğreniyorum.
Yani dün başkan dediğim ama başkanlık sisteminin sadece O’na ve ekibine yaradığını anlayınca bugün uzun süredir başkan demeyeceğimi ilan ettikten sonra AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı dediğim Erdoğan'ın ülkenin en çok izlenen ve darbecilerin kapısına dayanmasına rağmen demokrasi adına karşı yayını kesmeyip, direnen bir tv kanalına, CNN Türk’e bağlanıp, halkı alanlara davet ediyor.
Darbeye direnmeliyiz diyor..
Hâlbuki aynı Sn. Erdoğan'ın havuza attırdığı onca basın, yayın kanalına rağmen 15 Temmuz akşamı gibi bir gün kendisine de lazım olacak olan basın ve yayın kuruluşlarını daha da susturmak için yeni yasalar, kararnameler hazırlattığını görüyorum.
Neyse 2016, 15 Temmuz'a geri dönecek olursak dün olduğu gibi bugün kimin darbe ve darbecilere karşı olduğunu ama darbeleri bahane ederek baskıyı yasallaştıranlara karşı kimin direndiğini siz okurlara bırakıp, o güne bakmaya devam edelim diyorum.
Ve ben ilk önce Ardahan Belediye Başkanını arıyorum.. ‘Başkan neredesin? Gelin çıkalım çarşıya..’ diyorum...
“Yoldayım, köydeyim Fakir geliyorum.” diyor Hanak'ta köyünde Yukarı Dikkan'da olan o dönemin ve şimdi aranan Belediye Başkanı Faruk Köksoy..
Sonra o dönemin, bugünde İl Başkanı, hatta milletvekili olması gereken İl Başkanı Yunus Baydar’ı, ardından ulaşabildiğim herkesi arıyorum ikinci telefonumda.
Sonra tüm yurtta olduğu gibi Ardahan’da da alanlar doluyor...
Az önce evlere kaçanlar dahil herkes geliyor kongre caddesine kol kola girip, o az önce karartılmış olarak gördüğüm olan Emniyete doğru yürüyor...
Caddeyi saran askerler arasında sloganlar eşliğinde yaşananları geç fark eden ve ne olduğunu bile anlamayan vali, emniyet müdürüne cesaret veriyoruz..
Sonra bugünmüş gibi sanki darbeye sadece onlar karşıymış gibi sadece AK Parti ve o partiden kaynaklanan bir grup kahraman onlarmış gibi biz darbe mağdurları olan birkaç dirençli, solcunun, demokrasi yanlısı olanların verdiği cesaretiyle bir anda kahraman oluyorlar..
Hatta kahraman diye maaşa bağlanıp, işe alınıyorlar...
Ve 'TBMM'ince araştırılsın' denen ama AK Parti ve ortağı MHP tarafından araştırılmasına izin verilemeyen bir 15 Temmuz’u, bir darbe kalkışmasını adı, sanı bilinmeyen kahramanlarca durdurulması unutuluveriyor, bir anda kâğıttan Aslanlar ortaya çıkıyor...
Kimi, siyasi görüşüne ve yönetim anlayışına katılmasam da bir lider olarak hayran olduğum direnciyle bulunduğu yeri hak eden Sn. Erdoğan’ın gölgesine sığınıyor, kimi biz darbe mağdurlarının yürekliği üzerinden pirim yapıp, kâğıttan kaplan oluveriyorlar.
Ve 15 Temmuz’un birinci yıl dönümü gibi her yılını resmi bayram edasıyla ülkeyi kurtaran kahramanlar gibi kutluyu veriyorlar.
Yani, dün biz dediğimiz için bizi komünistlikle, hainlikle suçlayanlar bugün kahrolsun emperyalistler diye haykırıyor...
Neyse biz onlara bırakalım kutlamaları da asıl bundan sonra uyuyan hücrelerin hareketlenmesi halinde ne yapılacağını konuşalım.
Çünkü Asya Bank'ın önünden geçenleri hapishaneye, 'Allah beni af etsin' diyen ama bir genel af bile çıkarmayan ama 'ABD, Batı oralardaysa bizde oralarda olmalıyız' deyip, ülke içindeki askeri sürekli meşgul etmek istercesine ekonomiye çok ağır yük yükleyen kararlarla sınır dışına, Suriye, yetmedi Libya'ya, hatta Afrika ve Kafkasya'ya gönderen, kendisi gibi yaşları geçen generalleri emekli etmeyip, görev sürelerini uzatan Sn. Erdoğan gibi benim de hala darbecilerin işlerini bitirmediklerini ve bu ülkeme yeni bir 15 Temmuz daha yaşatmayı düşünenlerin olduğundan şüphe edip, düşünenlerdenim.